Reklam

Yusuf Ziya Karataş: Yazılmayanlar (1)

Yusuf Ziya Karataş: "Yazılmayanlar (1)"

Yusuf Ziya Karataş: Yazılmayanlar (1)

Yusuf Ziya Karataş: "Yazılmayanlar (1)"

13 Aralık 2014 - 21:53


Susturulmaya alıştık küçük yaşlardan.Önce hastanelere sus! işareti yapan hemşireleri kondurdular ellerine iğneleri verip,susturulduk. Okullarda sınıf başkanlarının konuşanlar listesine güzel bir sopa çeken öğretmenlerin varlığında konuşamadık, susturulduk.Benim ülkemin üniversitelerine pkk giremez dedik, baş kaldırdık, ve örgüt militanları ödüllendirilirken okullardan atıldık,yasaklandık, susturulduk..Sus yoksa yakarım zihniyetine sahip olanlar,bize dokunmayan yılanlar bin yaşadı; nemelazımcıların, bin yaşayan yılanların sayısı şimdi sayımızı aştı… Susturulduk…

Sonra kimliklerimizi susturdular…Ne Mutlu Türk’üm Diyene! diyemedik birileri göğüslerini gere gere hepimiz ermeniyiz derken. Biz faşist ırkçı olduk, ermeniler ülkenin gerçek sahibi. Ermeni ağalarının ellerindeki altın tasmalarından gazete,dergi köşelerine transfer olup salyalarını akıta akıta Türk’e küfrü meslek edinen gazeteci müsvetteleri ülkenin gerçek sahibi. Türklerin bir milyon ermeniyi öldürdüğünü idda eden matematik dahisi,devrin no-bellisi pamukçuklar gibi yazarımsı kalem oynatıcıları ülkenin gerçek sahibi…

En kötüsü kalplerimizi susturdular…Aşkı unuttuk,aşka unutturulduk. Aşkları tv dizilerinden öğrenir oldu çocuklarımız. Bir gecelik ilişkileri öğrendi çocuklarımız aşkın bir ömür olduğundan habersiz. Esas oğlanın kızı nasıl tavladığını öğrendi; Kays’ın Leyla için mecnun olduğunu bilmeden. Kalplerimiz köreldi, kendimizi bile görmez olduk. Dün aşka methiyeler düzen şairlerin yerini bugün aşka küfürler dizen şair bozuntuları aldı. Aşk’ı yazan mürekkeplerin yerini aşka yazan merkepler aldı. Kalplerimizi susturdular. Kalplerimiz sustu. Suçlu bizdik aslında, suçlu biziz. Aşk’ı sahipsiz bıraktık. Aşk’ı küçük İskender, murathan mungan gibi şair bozuntularına bıraktık.

Geleceğimizin teminatı gençlerimizi susturdular. Ülkenin 20 yılını çaldılar düzen getirme uğruna. Gençlerimizi dar ağacına sundular düzen değiştirme uğruna. 4 Ocak 1968 tarihinde Ankara Site Yurdu’nun kantininde iftar vaktinden hemen sonra kızıl komünistler tarafından şehit edilen Ruhi Kılıçkıran’la kısıldı sesimiz; ve her verdiğimiz şehitten sonra sustuk, en son Cengiz Ağabey ile susturulduk. Susan hep bizdik, hep biz susturulduk. Yıllar boyu Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde pkklı öğrenciler tarafından saldırıya uğrayan milliyetçi öğrenciler okula düzen getirme uğruna okuldan uzaklaştırıldı. Yeter; sükunete davet edilen, sokaklardan uzak tutulmaya çalışılan hep biz olduk. Ama sokakların gerçek sahibi bizlerdik. Biz bu yurdun sahibi ‘Türk’lerdik. Nasıl ki Büyük Hun Devleti’nin kuruluşundan bu yana Türk yurtlarını sahipsiz bırakmadık, bugün de bu yurdu sahipsiz bırakmayız.

Susturulduk…Susan hep biz olduk.Ve hala da susuyoruz. Ama sessizliğimizin sınırları aşılmak üzere. Bıçak kemiğe saplandı, kalplerimizi oyuk oyuk oymakta; vatan evlatları şehadete ulaşmakta.

Düzensiz düzene, iktidarsız iktidara, kendine muhalefet muhalefete bu son ihtarımız. Suriye’ye döndürdüğünüz yönünüzü biraz da Irak’ın kuzeyinde Türkmen’leri eze eze bağımsızlığını ilan etmeye hazırlanan pkk destekçisi kürtlere çevirin. Bu ülke daima topyekün savaşa hazırdır. “Silahlarımızı sakladık,ama yerlerini unutmadık…” siz de bunu unutmayın. Türk’ün akan bir damla kanının dahi hesabını tarihi kendi el yazılarıyla yazan Türk Milleti sizlerden soracaktır.

 

Bu haber 983 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum