AKP iktidarı, başta kendisi olmak üzere herkesi çok yordu. Müthiş miktarlarda maddi ve manevî kaynak kaybına yol açtı ve geleceğe dair ümitvar olmamızın önündeki en büyük engel oldu.
Halkımızın pek şaşırtıcı bir değerlendirme ile ‘ahlâk’ kapsamı dışında gördüğü ekonomi yorgun. Büyüme hızı, asgari ücret rakamlarına döndü ve sabit bir rakamda çakıldı. İşsizlik korkutucu seviyelerde. Türkiye’ye yeni bir birikim ve yatırım hamlesi gerek.
Dış siyâsetimizin yeni bir soluğa, bakış açısına, yönetime ve enerjiye ihtiyacı var. İslâm dünyasıyla ve Batı’yla kavgalı hale gelen Türkiye’nin yeni bir diplomatik yaklaşımına muhtaç. AKP yanlışlarını düzeltmek yerine inatla savunarak ülkeye enerji ve itibar kaybettiriyor.
Hukuk düzenimiz partizanlık vesâyetinde. Hukuk adamlarının ürkütüldüğü, sessizleştirildiği, siyasi otoriteden emir ve talimat aldığı bir korku labirentindeyiz. Hukukun âcilen tarafsız ve bağımsız hale gelmesi lâzım; bunu iktidarın yapabileceğini hangi iyimser söyleyebilir?
Bürokrasi, partizanlık tasallutu altında. Fişlemeler ayyuka çıktı; işe alımlarda liyâkat yerine ‘partiye sadâkat’ esası geçerli. Adamına göre muamele genelleştirildi. Bürokrasinin fabrika ayarlarına dönmesi gerek.
İş dünyası hem yorgun hem bezgin. Her şirket, ayakta kalmak, büyümek için iktidarla iyi geçinmeyi öğrenmeye mecbur. Serbest piyasa sizlere ömür. Zaten yetersiz kaynaklar, biat karşılığında ulûfe dağıtır gibi yandaşlarına ikram ediliyor. Bank Asya’ya reva görülen muamele, yarın her şirketin başına gelebilecek bir kâbustur.
Basın dünyasından bahsetmeye gerek var mı? Gazeteciler, ağır ceza tehdidi altında meslek onurlarını korumaya çalışıyor. Vergi cezaları ve yargı tehdidi o kadar ağırlaştı ki, hür dünya basını bile Türkiye’ye odaklandı.
Yandaş basın yorgunların en yorgunu; atılabilecek her iftira manşetlere döşendikten sonra konu kıtlığından ötürü eski iftiraların üstünden ikinci kere geçilmekte. Yandaş basın, iyi maaş karşılığında gazetecilerin meslek onuruna rehin koyuyor. Utandırıcı işlere imza koymuş olmak yandaş kalemlerde ağır bir vicdan lekesi oluşturdu; eminim ki onlar, herkesten daha bezgin, yorgun ve bıkkın çünkü tutturdukları yolun çıkışı yok. Kim torunlarına bir zillet mirası bırakmak ister ki?
Gençler geleceğini göremiyor; bugünün şartlarında bir gencin iyi bir kariyer başlangıcı yapmak için elindeki tek çıkış, AKP gençlik kollarına kaydolmak. Gençler öfkeli, çaresiz ve çok erken yaşta hayat yükü altında ezilmekte...
AK Partililer, olup biteni doğru tartabilen AK Partililer de yorgun; istikrar uğruna ağırlığını omuzladıkları iktidar, kendine gönül verenleri yavaş yavaş rahatsız edici, kriminal bir zemine doğru çekmekte ve onlar vahâmetin farkındalar. Hep kazanmaktan başka hiçbir çıkışı kalmayan her parti ümitsiz durumdadır ve milyonlarca AK Parti seçmeni bunu hak etmiyor.
Ve en mühimi, iktidarın en büyük zararı Müslümanlığa dokundu. Müslüman kimliğiyle kamuda boy göstermek, evet, şimdi kanunen serbest lâkin fiilen sevimsiz hale geldi. Mağduriyet zamanlarında Müslümanlar, şimdikinden daha fazla mehîb ve güvenilir kimselerdi. Şimdi normalleşme zamanı; Türkiye yeniden fabrika ayarlarına, hukuk devleti ilkelerine dönmek zorunda. “Bir dönem daha” fantezisi, taşınabilir bir risk olmaktan çoktan çıktı. Önümüzde iktidarı demokratik hukuk çerçevesinde değiştirebilecek meşru bir imkân var.
Seçime gidiyoruz; herhangi bir partiyi değil, Türkiye’nin normalleşebilme ihtimâlini oylayacağız ve bir sonraki seçim hiç olmayabilir. Tek bir oyun fikrî ve vicdânî ağırlığı, hiçbir zaman bu kadar değerli olmamıştı. Hepimiz çok yorgunuz ve artık yorgunu yokuşa sürmeyelim.
YORUMLAR