Yıllar önce İzmir Kadınlar Hapishanesindeki mahkum kadınlara akşam dersleri verilmesi kararlaştırılmış

Bir gün milli eğitim müdürünün odasına zayıf, ufak-tefek bir öğretmen genç kız girmiş.

Yıllar önce İzmir Kadınlar Hapishanesindeki mahkum kadınlara akşam dersleri verilmesi kararlaştırılmış

Bir gün milli eğitim müdürünün odasına zayıf, ufak-tefek bir öğretmen genç kız girmiş.

Yıllar önce İzmir Kadınlar Hapishanesindeki mahkum kadınlara akşam dersleri verilmesi kararlaştırılmış
25 Mart 2021 - 15:52


- Ben bu dersleri memnuniyetle kabul ederim, efendim, demiş.
Müdür şaşırmış. Karşısındaki genç kız, okuldan yeni çıkmış, üstelik son derece de hassas bir insana benziyormuş.
Müdür bir kez daha hapishanedeki tipleri gözünün önüne getirmiş.
Olacak şey değilmiş...
Lakin düşüncesini belli etmemiş.
- Peki, hoca hanım, demiş, bu işle meşgul olacağım.
İki hafta geçmeden, genç kız, soğuk ışıklar altında hapishane koğuşundaki akşam derslerine başlamış.
İşi bittikten sonra, ince pardösüsünün yakasını kaldırıyor, süngülü nöbetçilerin, zincirli kapıların arasından geçerek sokağa çıkıyor ve hızlı adımlarla evine koşuyormuş.
Hapishane müdürü de, milli eğitim müdürü gibi, hayretler içinde imiş.
O, kavgacı, o geçimsiz mahkumlar, genç öğretmeni hem sevmeye, hem saymaya başlamışlar.
Kadınlar hapishanesinde ilk defa böyle bir hava esiyormuş.
Fakat işinde inanılmaz bir başarı gösteren kızın, bir süre sonra acayip bir suçla adliyeye götürüldüğünü görüyoruz.
Hakkındaki suçlama: Misyonerlik...

Gittikçe kabaran dosyalar, hep misyoner öğretmenden bahsediyordu.
Neler de neler yapmamıştı ki: Kadınlar hapishanesi derken, Kinder Garten Teşkilatında çalışmalar, çocuklara iyi insan olmak etrafında birtakım telkinler. Bütün bunlar misyonerlik denilen şeyden başka ne idi....?
İş o kadar dallanıp budaklandı ki, Ankara'ya kadar intikal etmiş ve onca mühim işi arasında Atatürk meseleyi merak etmişti.
- Bana misyoner öğretmenin dosyasını getiriniz, dedi. Bütün bir gece o dosyayı inceledikten sonra, ertesi günü öğretmen Sıdıka Avar'ı yanına çağırttı.
Genç öğretmen Atatürk'ün karşısına çıktığı vakit bir yaprak gibi titriyordu. Atatürk, bu ufak-tefek kıza hayretle baktı.
- Misyoner öğretmen sensin, öyle mi?" diye sordu. Avar şaşırmıştı.
Yavaşça,
- Efendim, ben öğretmen Avar, diye fısıldadı.


Avar, Doğu'da gerçekten inanılmaz bir isimdir. Dağ tepesindeki köylere bu masal kadının, öğrenci toplamak için gittiği zaman köylüler:
- Kızımı da götür, Avar...! diye atın üzengisine yapışıyorlar. Şehre, Avar'ın okuluna gelen kızı, bir kere de üç-dört yıl sonra görünüz.

Ben, bir insan yaratma mucizesini orada gözlerimle gördüm.
Kaynak ; Hikmet Feridun Es Hayat Dergisi 1957 Not: Sanıldığının aksine, Banu Avar Sıdıka Avar’ın kızı değildir. Sıdıka hanımın kızı Bahu Avardır.

Banu Avar, 18 Temmuz 1955 tarihinde Eskişehir'de doğmuştur. Babası Mehmet Bahattin Avar Kafkasya Dağıstan Avar'lı bir beden eğitimi öğretmeni, annesi Üsküplü tam bir göçmen kızıdır.

Banu Avar, sıklıkla karıştırıldığı gibi babasının ilk eşi olan öğretmen Sıdıka Avar'ın kızı değildir. Çünkü babasının 1937 yılında Sıdıka hanımdan boşandıktan sonra Gülten hanımla yaptığı ikinci evlilikten Sayın Banu Avar dünyaya gelmiştir.



Bu haber 754 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum