Ancak bölge ne yazık ki insanların denizle bağlantısını kesen sahil yolu, taşocakları, çarpık yapılaşma ve neredeyse her vadiye yapılan HES’lerle (hidroelektrik santralı) yeterince yıpranmışken, şimdi de “Yeşil Yol” denilen bir projeyle karşı karşıya. İsmine “yeşil” demek Karadeniz’in yükseklerini tıraşlayan bu yollar için oldukça ironik ama yaptıranlara sorarsanız bu yol turizm potansiyelini arttıracak.
Peki Yeşil Yol nedir? Bu proje Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca Doğu Karadeniz Turizm Mastır Planı çerçevesinde hazırlandı. Yeşil Yol’la yaylalar birbirine bağlanacak, ziyaretçiler yöredeki bütün yaylaları daha rahat gezme ve konaklama imkânı bulacak, turizm gelişecek ve bölgeye ekonomik katkı sağlanacak.
Artık dillere pelesenk olmuş “ekoturizmin” yüksek kesimlerden yol açılarak yapılabileceği kestiriliyor besbelli. Ancak en baştan söyleyelim ki, mevcut uygulamalar kazın ayağının pek de öyle olmadığını gösteriyor. Şu anda Karadeniz Bölgesi’nde yolu açılan yaylaların büyük bir kısmının betona teslim olduğunu, kalabalığı kaldıracak bir altyapının bulunmadığını (Uzungöl, Ayder gibi örneklerde olduğu gibi) görmemek için hayata tozpembe bakıyor olmak gerekiyor. Ne yazık ki kitle turizmiyle bölgeye daha fazla ziyaretçi çekmeye çalışmak, otantik yayla dokusunun daha da bozulması anlamına geliyor ki, yaylalardaki kirlilik bunun en bariz kanıtı.
Projeye göre, 800 kilometre uzunluğunda yayla yolu yapılacak ve yaylalar birbirine bağlanacak. Ayrıca güzergâh boyunca yöresel mimariye uygun yayla evleri yapılacak. Yayla evleri konusunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile özel sektör birlikte çalışacak. Karadeniz sahil yoluna alternatif bir otoyolun ve Samsun-Sarp arasında bir tren yolunun da gündemde olduğu basına yansıdı.
Ancak tüm bunların uygulanması halinde bırakın Karadeniz’in turizm potansiyelini arttırmayı, herhalde bölgeye bugüne kadarki en büyük kötülük yapılmış olacak. Vadileri HES’lerle kurutmak yetmiyormuş gibi, derelerin ana kaynaklarının bulunduğu buzul gölleri seviyesine yol çıkarmak, onları birbirine bağlayarak denetimsiz, kontrolsüz geçişlere zemin hazırlamak turizmi öldürecek. Çünkü bölgeye gelen insanların tamamının arabalarıyla gezmek istediğini düşünmek oldukça yanlış. Keşfetmek için alternatif yollar önerilmeli, rehberlik müessesi geliştirilmeli ve yöre sakinleriyle misafirlerin teması sağlanmalı, bu hakiki anlamda bir turizm olur. Bu yeni yolların hemen hepsinin tarihi taş döşeli patika ve orman yollarının tam üzerinden geçirilmesi ise ayrı bir handikaptır.
Doğu Karadeniz’in en önemli turizm değerlerinden Kaçkarlar, Fırtına Vadisi için Yeşil Yol projesinde yer alan öneri şöyle: “Çamlıhemşin-Ayder ve Çamlıhemşin-Ardeşen yolları asfalt olup büyük otobüs geçişine müsaittir. Çatköy-Kale-i Bala bağlantısının da stabilize olarak muhafaza edilmesi önerilmektedir. Ayder-Huser, Avusor, Yukarı Kavrun yolları da sanat yapılı stabilize olarak düzenlenmelidir.”
“Sanat yapılı” yoldan kasıt sanırım şu an Palovit Vadisi’nde uygulanan parke döşeli araç yolları. Bu bakış açısı, Kaçkarlar’ı da tamamen bitirir. Karadeniz Bölgesi’nde turizmin altyapısı oluşturulurken tarihi dokunun korunması, doğal yaşam alanlarında kesinlikle yapılaşmaya izin verilmemesi, gelişigüzel yollar açılmaması gibi hususlara dikkat edilmesi gerekiyor. Tepeden inme yollar, yükseklerin cazibesini hızla yitirmesine sebep olur, böyle bir coğrafyaya da kimse adım atmak istemez.
YORUMLAR