Günlerdir üzüntü içindeydim ve benim gibi yüreği Filistin’le olan pek çok samimi mümin var .
ABD’ nin büyükelçilik açılışıyla(tiyatro provaksyon) üzüntüm tavan yaptı. Elimde kalemim ve duamdan başka bir şeyim yoktu.
Üzüntümü duama, öfkemi de kalemime katık eyledim.
Değerli okuyucum burada Filistin tarihi ve intifadalara dair bilgi vermeyeceğim elbette. Bunu defalarca yazıp çizdiler ben burada Müslümanların İslam toplumunun acziyetini belirtmek istiyorum.
Yarım asrı geçti neredeyse bir asır olacak İsrail, Filistin de devlet kurduğu günden beri mazlumlar bir bir tohum olup toprağa düşmektedir.
Taa ilk günden beri o topraklarda kan ve gözyaşı dışında Filistinliler bir şey görmedi.
Bir asırdır neredeyse bu devam eden kan ve gözyaşı dün
(14 Mayıs 2018 )üst seviyeye çıktı.
Büyükelçilik olayından sonra Filistinliler sınıra yürüdü ve İsrail’in kalleşçe mermileri bu gencecik fidanları bir bir şehid etti.
İsrail askeri tarafından katledilen Altmış küsur masum insan ve binlerce yaralı tablosu ...
Başta sordum “Ey Filistin kana doymaz mısın " diye! doymadı bu topraklar kana doymuyor.
Aslında soruyu şöyle sormalıydım ey İsrail kana, akıttığın gözyaşına doymaz mısın? Ama cevabını bildiğimiz bir soruyu neden sorayım ki dedim.
Değerli okuyucum İsrail- Siyonistler kana doymaz , çünkü onlar acımaz , kendinden gelen sayısız Peygamberi katleden bir topluluktur. Kendinden olana acımayan başkasına acır mı?
Acıma beklemiyorum. On emri gündeme getirip ders vermek isteyen Müslümanlara sözüm o on emri bizim gibi anlamaz sadece "Seçkin Irk " olan kendileri için anlamaktalar. Öyle uygularlar.
Onlar evin tek bencil çocuğu gibi her şeyin onlar için var olduğunu düşünen bir topluluk. Kendi batıl davaları için sadıkça çalışmaktalar. Asla pes etmezler daha bebekken tüm geleneği uygulamaya başlarlar fazla derine gitmeye gerek yok sıradan bir modern klasik roman olan Stefan Zweıg in "Gömülü Şamdan" kitabını okuyan bilir bu anlattıklarımı.
Yahudilerin amaçları için verilen mücadeleyi. Düşmanı eleştirmek kolay, peki biz İslam ümmeti Filistin için ne yaptık , ne yapıyoruz?
Söyleyeyim! Yapılan katliamları deri koltuklarımızda oturup bol bol lanetleyip kınıyoruz. Neden çünkü gücümüz başka şeye yetmiyor.
Çünkü elin oğlu dediğimiz Yahudi öyle çalışmış ki (Dünyayı belli birkaç aile yönetiyor) dünyanın sanayisini endüstrisini ve para piyasasını ve dahasını elinde tutuyor.
Çünkü ilim ve bilime, eğitime, kafaya öyle önem vermiş ki tüm ipleri eline geçirmiş.
Sen ey Ayşe teyzem okuduğun bu yazıya iki dakikalığına ara ver git banyoya, aldığın çamaşır suyu ne marka kimin ürünü bir bak! Mutfağa git bulaşık makinen ne marka bir bak!
Sen Ahmet abim sen de bir bak bakayım tv nin markası, bilgisayarın markası nedir?
Gördünüz mü ?
Hepsi Yahudi malı değil mi? Evet aynen öyle!
Bu saydıklarım bir kaç eşya sadece, o kadar çok şey var ki kullandığımız, neredeyse iç elbisemiz bile diyecektim ki neyse ki o henüz bizim ... Ama ürettiği makineleri hesaba katarsak iç elbiselerimizin de yarısı bizim ...
Tabi hal böyle olunca durum böyle vahim olunca ancak ya lanetler ya kınarız. Ey değerli okuyucum
Biz İslam ümmeti içimizde birleşmediğimiz müddetçe, ilime- bilime dair yoğun çalışmalar yapmadıkça, bilim insanı sayısı arttırmadıkça ve dahi ekonomik üzgürlüğumüzu kazanmadıkça ancak ya katliamları lanetler, ya kınar, ya da konsolosluklar önünde coca cola döküp İsrail bayrağı yakar slogan atar ve bir dahaki katliama kadar dağılırız.
Bırakalım tüm İslam alemini yüzyıllarca İslam bayraktarlığını yapmış Osmanlının devamı güzel ülkemde bile ayrışmış durumdayız.
Aynı Camide, Aynı Allaha secde eden, aynı Peygambere iman eden, aynı Kuranı okuyan insanlar bile yan yana gelemiyor, birlikte hareket edemiyor!
Ayrışmayı çok seviyoruz. Adeta bize zevk veriyor ötekileştirmek.
Karşı cephe oluşturup saldırmak.
Sonuç?
Ayeti kerimenin de buyurduğu gibi " ENFÂL-46: Allah’a ve onun Rasûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin. Sonra içinize korku düşer ve kuvvetiniz elden gider) " konumuna düşmek .
Zayıfız, aciziz, güçsüzüz. Düşman karşısında çaresiziz. Zira gücümüzü bir birimizle kavga ederek tükettik, tüketiyoruz.
Değerli okuyucularım biz bir buçuk milyar Müslüman, Filistin'de yarım bedeniyle, elinde sapanıyla İsrail zulmüne taş atan bir Ebu Salah etmiyoruz. Bir çoğunuz bu cesur yürekli insana şahit oldunuz tv ve sosyal medyadan...
Şimdi oturun ve düşünün, düşünelim yanlışlarımızı doğrularımızı tartalım.
Tüm İslam alemi bir Ebu Salah kadar olamıyorsa vay bizim halimize.
Değerli okuyucularım sizi cesaretin ne olduğunu bize anlatan , cesaretin bedenle değil yürekle imanla ilgisinin olduğunu anlatan Ebu Salaha ithaf ettiğim mısralarla baş başa bırakıp ,
Bu gece idrak etmeye başlayacağımız ramazanı şeriflerinizi kutluyorum
AŞKIMSIN EBU SALAH!
Ebu Salah gibi yiğit olmalı Müslüman,
Yüreği kainata sığmayan cesaret yüklenmiş küheylan misali.
Ebu Salah gibi mert olmalı Müslüman,
Konu inançsa ,vatansa bacaksız bedenini koşa koşa sürmeli cepheye.
Ebu Salah gibi korkusuz olmalı Müslüman,
Elindeki sapanı besmele eşliğinde fırlatırken, tanksavar kullanıyormuş gibi güven içinde dimdik duruşlu...
Ebu Salah gibi masum olmalı Müslüman,
Zalimin zulmü karşısında tertemiz pürü pak sonsuza uçan bir güvercin misali.
Ebu Salah gibi olmalı Müslüman,
Sabır etmiş acılarını yudumlayan,
Ebu salah gibi olmalı Müslüman,
Başı dimdik , muzaffer bir komutan edasıyla atını mahmuzlayan...
Ebu Salah gibi olmalı Müslüman,
Şehadet şerbeti içip rabbine kavuştuğu an, etrafında kanat çırpan meleklere gülümseyen.
Aşk ;cesaretse,
Aşk ; mertlikse ,
Aşk; Sabırsa,
Aşk Masumluksa
Benim için Sen Aşksın Eyyyy Ebu Salah!
YORUMLAR