Zeki Sarıhan
Her yıl köyüme gitmesem, hısım akraba ve arkadaşlarla buluşup söyleşmesem içim rahat etmez.
Bu yılki gidişim için önemli bir neden de vardı. Ağabeyim Erol Sarıhan’ın en küçük oğlu, Fatsa’da otomobil lastik bayiliği yapan Özgür’ün 14 Temmuz’da düğünü vardı. Ailece 11 Temmuz gece otobüsle yola çıkıp 12’sinde sabah erkenden Fatsa’ya indik. Yeğenim Sabri de eşini ve kızını düğün hazırlıkları için Fatsa’ya getirmişti. Bizi alıp köyümüz Beyceli’ye götürdü. Orada kardeşim Ayhan Sarıhan’la ortak bir evimiz var. Kendisi yaz boyunca eşi Rahime ile orada oturuyor. Onlara konuk gidiyoruz.
Önce onların yaptıkları bahçeyi geziyoruz. Ayhan her yıl farklı fidanlar deniyor. Küçük bir sebze bahçesi de yapmışlar. Bu yıl fındık dalları oldukça yüklü. Toplama işi Ağustos başında yapılacak. Elmaların, eriklerin, incirlerin dalları meyveleri tartamıyor. Şu işe bakın ki bu yıl kiraz ve dut dalları boş kalmış! Mısırlar adam boyunu geçmiş ve mısır püskülleri ortaya çıkmış.
Komşularımızdan ziyaretlere önce son bir yıldır ölüm olan evlerden başlıyoruz. Yaşlısından gencinden her yıl üç beş kişi eksiliyor. Kurban Bayramında köye gelenlerden geri dönmeyenlerle köy nüfusu bir parça artmış. Nitekim cami de neredeyse dolu idi. Fındık zamanı bu nüfus iyice artacak. Bir de hısım akrabalardan düğün için İstanbul, İzmir gibi uzak yerlerden gelenler var.
13 Temmuz günü “kızın kına gecesi var” dediler. Kına gecesine erkekler de gitmeye başlamış. Bizim taraf gündüzden Özgür’ün evi ve iş yerinin kapısının açıldığı sokakta toplanıyoruz. Davul ve zurna düğün havaları çalıyor. Akraba kızlar hareketli oyunlar çıkarıyorlar. Yere 200’lük paralar atılıyor. Davulcu sokaktan bunları diliyle alıyor. Bunun sağlıklı olmadığını, böyle yapmamasını söylüyorum. “Kıçında bile olsa almak zorundayım” diyor. Bir haftadır kadınların el birliği ile yaptıkları yemekler yeniyor. Akşam karardıktan sonra arabalarla kız evinin önüne gidiyoruz. Burada da bir şenlik şamata.
14 Temmuz’da düğüm günü Fatizan (Fatsa’nın eski adı) 800 kişilik düğün salonunda sonradan gelenler oturacak yer bulamıyor. Hazırlanan bin kişilik yemek yetmiyor. Salonun sahibi “Burası açılalı böyle kalabalık görmedi” diyor. Kapıda gelenleri karşılıyoruz. Her içeri giren bir zarf içinde para bırakıyor. Acaba bu zarfların içinde ne kadar para var? Araştırıcı merakım harekete geçiyor. Ağzı açık zarflardan bir kısmını yokluyorum. Birinde 100 lira, beşinde 200 lira, birinde 300 lira, birinde ise 500 lira var. Hayat pahalılığı, düğün armağanlarının da değerini yükseltmiş olmalı. (Sonradan öğrendiğime göre toplam 300.000 lira bırakılmış. Düğünün kaça patladığını öğrenmek mümkün olmadı. Salona 60.000 lira verilmiş.)
Salonun ortası oyunculardan hiç boş kalmıyor. Gelin ve damada oyundan nefes aldırmıyorlar! En güzel oyunları çıkaranlar kızlar, genç kadınlar ve damadın yakın arkadaşları. (Kopuklar, ara sıra dışarı çıkıp bir duble bir şey içip dönerlermiş!)
Oyuncuları izlerken, Yakup Kadri’nin Yaban romanında köylü kadınların oyunlarını tasvirini hatırlıyorum. Her yerde, her zaman kadınlar bunun ustası. Belli ki oyunculuk yaradılışlarında var.
Beş mahalleli köyümüzde göremeyeceğim birçok insanı düğün vesilesiyle görmüş, merhabalaşmış oldum. Otobüs ve uçakla İstanbul’dan düğüne gelen akrabalar beni duygulandırdı. Toplumda günümüzde de en sıkı ve kopmaz bağlar akrabalar arasında.
Ertesi gün eşim ve oğlum Emre Ankara’ya dönüyorlar, ben bir hafta daha köydeyim. Birkaç komşu ziyareti yapıyorum, Ayhan’la tavla atıyoruz. Çoğu zaman beni yeniyor! Geceleri, ışıl ışıl yanan karşı mahallelere, evlerin büyük çoğunluğunun yenilenmiş olmasına bakarak köydeki büyük değişimi yorumlamaya çalışıyorum. Murat Bahri Sarıhan, babası Necati ile birlikte beni, Avukat Zekâi Sana’nın Çorum’da emekliğini yaşayan ağabeyi Hakkı’nın komşu Güneycik köyündeki cenazesine götürüyor. Zekâi, son seçimlerde Ordu Büyükşehir Başkan adayı da olduğundan Ordu’nun ilçelerinden gelenlerle de caminin avlusu oldukça kalabalık.
Önceki yıl açılan ve içinde 950 kitap bulunan kütüphaneyi bu yıl açan olmamış! Orada iki kitap okuyorum. 31 Mart’ta seçilen Muhtar Şehzat Sarıhan’a valiliğe giderek boş olan ve geçen yıl onarımdan geçen ilkokulu Kültür Merkezi olarak kullanma izni almasını bir kez daha rica ediyorum. Burayı bir kültür müzesi yapma Beyceli’den yetişen aydınların görevi iken bununla ilgilenilmemesi canımı sıkıyor!
Sayılı günler çabuk geçiyor. İngiltere’den düğüne gelen yeğenim (Fatma’nın oğlu) eşi ve kızıyla birlikte babasının köyü olan Demirci’de amcalarını ziyarete giderken Fatma ile onlara katılıyoruz. Hala oğlu Osman ve İrfan, aileyi toplamış, her yılki ziyaretimizde olduğu gibi kalabalık mükellef bir köy sofrası hazırlamışlar. Yemekten önce Demirci Köyü Portakal Çiçeği Kadın Kooperatifini ziyaret ettik. Eski okulu yerel ürünler imalathanesine çevirmişler. Bahçedeki maslarda oyun oynayan, çay içen köylüler var. Muhtar Taylan Şendur’la da sohbet ediyoruz.
Son Yerel seçimlerde CHP’den Çamaş Belediye Başkanı olan Leyla Çıtır’a Fatsa’ya geldiğimde Çamaş’a gelip kendisiyle bir mülakat yapacağımı söylemiştim. Çamaş’a giden araba bulamadığımdan bu görüşmeyi yapamadım. (23 Temmuz 2024)
Gelecek yazı: Fatsa, Ordu ve Trabzon buluşmaları.
YORUMLAR