Zeki Sarıhan
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP üyeleri arasında yapılacak cumhurbaşkanı adaylığı için il il dolaşarak CHP’li seçmenlerden oy istiyor. Gariplik burada başlıyor. Çünkü seçimde aday başka biri yok!
Bu gezmeler ve meydan konuşmalarının yapılmasını kim akıl etti bilmiyoruz. Yakında bir erken seçim yapılma ihtimali de zayıf. Erken seçim kararı alındığında adayı ilan etmek mümkünken aylar değil, belki yıllar öncesinden cumhurbaşkanı adayı olarak ortaya çıkmanın veya ortaya sürülmenin hikmeti nedir? Aka gelen ihtimal, İmamoğlu hakkında Saray’ın açtırdığı davalara karşı bir kamuoyu ağırlığının oluşturulmasıdır. Oysa böyle bir ağırlık yaratmak için meydan meydan gezmeye ve konuşmaya da gerek yoktu. İstanbul’da iktidarın adayını üç kez yenmiş olması zaten ona bir ün kazandırmış bulunuyordu.
Bu meydan konuşmalarından ikisini (Kastamonu ve Trabzon) televizyondan izledim. Epeydir alıştığımız ve artık kanıksadığımız üzere, adayın kendini o kentin hemşerisi ilan etmesi, o şehirde yaşayanların iyi, kahraman insanlar olduğunun ilanı, kendisinin onları çok sevdiği, o kentin spor kulübünün flamasını boynuna geçirerek onların duygularını devşirmeye çalışması, Allah, Ramazan, Oruç gibi kavramlara yaslanmaya çalışması. (Bunu karşı taraf fazlasıyla yapıyor, buna rağmen oyu artmıyor. Kutsallara hakaret etme, halk için bu yeter.) Bunun yanında kendisini adaylıktan saf dışı etmek için yapılan tertipler, bunlardan zerre kadar korkmadığı vb. (Ortada böyle bir korku olmasa meydan meydan gezmenin hikmeti nedir?)
Devletin en üst organı olan ve bütün milleti temsil edecek, kurumlar arasında uyumu sağlayacak bir kişinin bu kadar keskin bir mücadeleye girişmesi doğru mudur? Bu tutum onu milletin gözünde yalnız bir partinin yararına çalışacak bir konumda görmesine sebep olmaz mı?
Bir cumhurbaşkanının her vesile ile her gün ve keskin bir dille konuşmasına, iktidar çevrelerinin muhalifler hakkında ağza alınmadık sözlerle saldırmasına alışmamışken şimdi bunu muhalif adaydan da işitmek doğrusu işin çığırından çıkmakta olduğunu gösteriyor.
Bir adayı kimler göstermişse seçim çalışmasını onlar yürütmeli. Aday ağırbaşlı ve oturaklı olmalıdır. Aklına gelen her şeyi söylememeli. Çok ve sık konuşması gerekmez. Halk onu yaptıklarıyla tanır. Eserleri ve çalışma tarzıyla seçmenlerin gözünde saygınlık kazanır. Adaya seçimi kazandıracak olan budur. Her yerde ve her vesile ile konuşması ve sözleri değil. (Eskişehir Eski Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in tutumu örnek alınmalı.)
CHP’yi bu olumsuz mecraya sokanın İmamoğlu’nun kendisi olduğu kanısındayım. Belediye Başkanlığından aldığı güçle cumhurbaşkanı olmayı kafasına koymuştur ve bunun gerçekleşmesi için acele etmektedir!
CHP’nin cumhurbaşkanı adayı kim olmalıdır? Parti içinde önseçime girip adaylığı tescil edilen biri mi, yoksa gene CHP’li olup muhalefetin, hatta iktidara oy vermiş olanların bir kısmının da oyunu alan, kazanması garanti gibi görünen biri mi? Bu soruyu “Muhalefetin Cumhurbaşkanı Adayı Nasıl Belirlenmeli?” başlıklı yazımda anlatmıştım. Bugünkü sorun onun da ötesindedir. Bir adayın nasıl davranması gerektiği ile ilgilidir.
Biz muhalifler, iktidarı devralmaya en yakın olan bir adayı ister istemez destekleyeceğiz. İmamoğlu’nun konuştuğu alanlarda onu dinlemeye giden ve “iktidar! İktidar!” diye haykıranları harekete geçiren de budur.
Partisi, acele iktidar isteyen ve bunun başına geçmek için yanıp tutuştuğunu baştan beri açığa vuran İmamoğlu’na “dur” demelidir. CHP’de buna yapacak bir güç yoksa o zaman Partiyi de bu belediye başkanının yönettiği gibi bir sonuç çıkar ki, bu yepyeni sorunlar ortaya çıkarır.
Yol yakınken… (Independent Türkçe, 17 Mart 2025)
zekisarihan.com
YORUMLAR