HERKES ona böyle bakıyordu. Bununla kalmıyor mümkün olduğunca uzak durmaya özen gösteriyorlardı. Hafif tertip bir korku da vardı kaygıyla beslenen.
Ucube bulaşıcı olabilirdi, kim bilir?
Kimsenin adını, sanını, ne zaman nereden geldiğini bilmediği ya da unuttuğu bu şahsa karşı neden mesafeli durduğunu hep düşünmüşümdür.
Bir huyum var itiraf etmiş olayım, insanların uzak durduklarına yakın olmak isterim.
Merak ederim. Tanımak isterim. Onun aynasında görmek isterim kendimi.
Kim bilir bu da benim ucube olmaya yatkın bir yanımın olduğunu gösteriyordur.
Eskiden genetik olarak mutasyona uğramış bitki ve hayvanlar için kullanılan bir tanım olsa da artık buna ihtiyaç kalmadığını insanlar arasında daha yaygın olduğunu düşünüyorum.
Hepimiz bir acayip olmadık mı?
Her yanımızdan tuhaflıklar akmıyor mu?
Ne zaman ne şekilde davranacağımızı biz bile kestiremiyorken başkalarında gariplik aramak bambaşka bir gariplik değil mi?
Asıl ucube bu değil mi?
Şaşırtmak için olmadık şeyler yapan bizler başkalarının ucube oluşuna neden farklı yaklaşıyoruz ki?!
…
Dün doğru bulduklarımızdan bugün uzak durmamız bir ucubelik arz etmiyor mu?
Önceki gün uğruna savaştıklarımızla bugün bal kaymak olmamızı neyle izah ediyoruz başkalarına ve kendimize?
Her şeyi gençliğimizde dürüstlük üzerinden algılayıp yorumlarken bugün ne oldu da duruma göre davranmayı kıvrak bir zekânın başarılı bir sonucu olarak görmeye başladık?
Yalandan yılandan çıyandan kaçar gibi kaçan bizler neden onunla sarmaş dolaş olduk?
Gemisini yürüten kaptana eskiden istikâmetini sorarken bugün sorgusuz sualsiz bunu başarı hanesine yazar olduk?
Dün okumak vazgeçilmez bir gereklilik iken bugün neden gündelik lakırdılar ve medya duyumlarını bilgiden sayar hâle geldik. Oysa biz bilginin ancak peşine düşülerek, emek çekerek, ter akıtarak elde edildiğini düşünürdük. Sosyal medya okumalarının bilgi sayıldığı günümüzde ilme, âlime hürmetin kalmayışını nasıl değerlendireceğiz?
İşte bütün bunlar ucube oldu.
Acayiplik, garaiplik sayılır noktaya taşındı.
…
Şükran duymak, iltifat etmek, değer vermek, saygı göstermek, kıymet bilmek, hatırı âli tutmak gibi yüksek değerlerimizi ucube sınıfına soktuk.
İşini bilmeyi hüner saydık, iş bilmeyi ucube.
Ucu açık cümleleri önemsedik, net olmayı ucube.
Konuma, pozisyona, duruma göre davranmayı başarı belledik, her durumda kavi kalmayı ucube.
Dostluğu, yârenliği, arkadaşlığı geçici görmeyi takılmamak ve gereğini yapmak şeklinde değerlendirdik, sadık kalmayı, vefalı olmayı ucube.
…
Ne oldu dersiniz bize?
Sadece bitkilerin genetiğinin değiştirildiğine değil, bizlerin de kişiliklerimiz üzerinde farklılıklar oluşturduğunu kabul etmemiz kaçınılmaz oldu sanırım.
Ucube sanılan ama aslında kendi kalabilen o güzel insanlara ne çok ihtiyacımız var.
Onları görüp tanımanın bir lütuf olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum.
İyi ki de herkesin uzak kalmaya çalıştığı adı bilinmeyen o aydınlık insanla kısa bile olsa tanış oldum. Muhabbetin bacasını tüttürdüm.
Kimi minik beraberliklerin ne denli büyük etiler bıraktığını bir defa daha yaşadım.
Bende mi bir ucubeyim acaba?
İnanın bilmiyorum. Siz karar verin artık!
Ya selam!
21.06.2018
YORUMLAR