BAZI hususlar çok sonra anlaşılıyor.
Söylenilen vakitte meseleye vakıf olmak mı daha iyi yoksa sonra idrak etmek mi karar veremiyorum. Belki de zamanla bir hazım oluşuyor ve her şey yerli yerine oturuyor.
Bağ dönüşüydü.
Tozlu toprak yolda sohbeti koyulaştırmış anlatıyordu dedem.
Aralarda türküler vardı elbette.
Merak edersiniz diye belirttim. Ama esası o değil hâdisenin.
O gün dedem daha farklıydı.
Yalnız oluşumuzdan mı ya da bilmediğim başka bir sebepten mi kestiremedim ama aralarda durum “Sen benim icmalimsin” demişti.
Anlayamadım tabi ki meramını.
Üzerinde de durmadım, soru da sormadım.
Bugün bir arkadaşımla ofiste sohbet ederken muhasebeci olduğu için “Günün icmali” deyiverdi. Birden duygu hafızam aktif oldu ve sabahtan beri etkisi altınayım.
“Ben senin özünüm, sen benim özetimsin, icmalimsin” sözü yankılanıyor gönlümün kulağında.
Bir yandan kahramanın olan birisinin özeti olmak mutluluk verirken diğer taraftan da sorumluluk yüklüyor.
Aslında hepimiz nelerin toplamıyız kim bilir?
Hangi günahların özeti hangi sevapların icmaliyiz?
Hangi kusurların özeti hangi iyiliklerin icmaliyiz?
Hangi asık suratların özeti hangi tebessümlerin icmaliyiz?
Hangi kırılmaların, yılgınlıkların veya hangi kırmışlıkların, örselemelerin toplamıyız?
Ruhumuzda sevdanın izleri mi var, kaçışların, pişmanlıkların mı?
Kalbimiz kırılmış ve yetim kalmış duyguların mahşeri mi yoksa sevinçlerin, coşkuların merkezi mi?
Nedir hayattan hülasamız?
Muhtasarımızda nelerin izdüşümleri var?
Hayrın ve güzelliklerin mi, şerrin, çirkinliklerin mi?
Günün sorusu bu ve esaslı bir cevap beklemektedir bizden.
Nelerin özü ve özetiyiz?