NE ZAMAN dinlesem seni içimde beklenmedik durumlar meydana gelir.
Rüzgârını hissederim.
Küçük bir esinti sandığım nice kelimelerin içimde ne çok kanat çırpıyor, bir bilsen.
Hayranlıkla bakıyorum o kanatların beneklerine, renklerine, desenlerine…
Alıkoyamıyorum gözleri mi?
Sonra mı? Sorma istersen sonrasını.
Ya da sor, sor ki anlatayım.
Seni sana aktarayım.
Dilimden dökülsün senli cümleler.
Eğer dersen “Zaten öyle değil mi”, inkâr edemem öyledir.
Sevdanın ne münkiri ne de münafığı olmak istemem.
Ben sevdanın ikrarından yanayım, inkârından değil.
Dinlerim sözlerini.
Şimdi dinlediğim gibi, dün ve önceki gün dinlediğim gibi.
Hep dinlerim.
Gönlüme ulaşır kelimelerin tınısı.
Semah dönmeye başlarlar.
İşte bundan sonrasını öngöremem.
Kestiremem.
Küçük detaylar beklenmedik tesirler meydana getirirler.
Ağlatırlar bazen, hislendirirler.
Pınarlar akar içime, içinden.
Kimi zaman ise tebessümün zirvesinde çadır açar türküler söylemeye koyulurum.
Dedim ya kestiremem sonunu.
Bir kelebek etkisi mi bu dersen evet, tam da budur.
Bir kelebek etkisine tutulurum sözlerle gözler birleştiğinde.
İçinde kaos barındırmaz.
İç içe geçen sevdadan halkalar dolanır zihnime, kalbime.
Sözleri ve gözleri küçük gören gafillerden değilim.
Küçük şeylerin küçük olmadığını senden öğrendim.
Gönlümün hava durumunu hesap edemem kelime kelebeklerin gelip kalbime konduğunda.
Rüzgârını hissederim sözlerinin.
Ve teslim olurum.