ASYA’NIN bozkırlarından sökülüp gelmiş bir ecdadın bugün ki temsilcisiydi.
Esmer oluşu bundan sebepti.
Kavruk bir yüzü vardı.
Dışarıdan yandıkça yanmış içindense üşüdükçe üşümüştü.
Bu kendi adına değildi.
Şahsi hesabına üşümüyordu.
Yanmaktan dolayı halka halka olması gerekirken gözleri, sistem tersine işlemiş irileşmişti.
İnkâr etmemek gerekir ki bunda gözlerinin ağlamaya dost oluşu da etkindi.
Ne kadar ağlarsa o kadar güzelleşiyordu.
Gözlerinin içi ay gibi parlıyordu.
…
BİR gece vaktinde rastlaşmıştık.
İkimizde tenhanın tenhasındaydık.
Hava o kadar sıcaktı ki, buna yüzyılın sıcağı diyordu meteoroloji uzmanları.
Ama bize tersine bir etki yapmıştı.
O üşüyordu.
Ben üşüyordum.
Üşümenin merhamete bulanmış sırrı aşikâr olmuştu kalbimizde.
Üşüyenlerin dostluğunun nasıl yüksek bir seviyede sürdüğü ehlince malumdu.
…
SORACAK oldum fırsat vermedi.
“Ah zavallı satılık kullar ah” dedi ve “Üşümeyi bile bilmiyorlar” diyerek tamamladı cümlesini.
Demek üşümek sadece sıcak ve soğuk üzerinden tarif edilemezdi.
Başka parametleri de vardı.
Oysa biz tekdüze yaşıyorduk.
Sıcaksa sıcak, soğuksa soğuk diyorduk.
…
SÖZ yumağı döndü dolaştı.
Açıldıkça açıldı ve saçıldı.
Kim bilir belki yıldızlara bile sıçramıştı.
“Kızgınlığım, en soğuk ve sert demirleri erittiğinden beri geçti” dedi.
“Artık ben sadece Rabbimizin biz insanlara olan merhametinin anlaşılmamasına, O’nun ihsanlarının bilinmemesine, ikramlarının fark edilmemesine, lütuflarının şükürle karşılanmamasına üzülüyorum” dedi.
Bu “Onların yerine üşüyorum.”
Ve…
“Onların yerine şükürler ediyorum” demekti.
…
ARAMIZDA kalbi kâinat kadar geniş olan insanların olması ne güzel.
Şefkati başkalarının üzerine bir yorgan gibi çekmeleri ne hoş, onlar bunu bilmese bile.
Buna ârif olunca elbette insana kalbinin bir hediyesi oluyor: Sabır.
Ciğersizlere, ciğersiz demeden sahiplenmek…
Sevgisizliklerini yüzlerine vurmadan kendi yüzünde sevginin çiçeklerini bin bir emekle tomurcuklandırıp sunmak…
Onlar üşümesin diye.
Onların yerine donmayı göze alarak üstelik…
Demem o ki, bazı kalpler daha kalp.
Bazı yürekler daha bir yürek.
Acıyı katık edip lezzet cümlelerini âleme salmak başka nasıl mümkün olabilir ki!
Belki bir gün bizde deneriz, ne dersiniz?
Kavruk tenlerin, yanmış yüreklerin sahipleri oluruz.
Dilersek tabi.
Arzu edersek.
O zaman şimdilik bizim yerimize üşüyenlere selam olsun diyelim.