TÜM hâdiseler evvela orada gerçekleşir.
Kalbin süzgecinden geçmek ise hiç kolay değildir.
Zordur.
Zahmetlidir.
İnsanın aklı çok şeye yatabilir.
Gerekçeler gerçekçi gelebilir.
Hayallerin çeldiriciliği bunu kolaylaştırabilir de.
Mümkündür.
Akla yatan her şey gönle uyar mı derseniz, işte bu mümkün olmayabilir.
Çalışma sistemleri farklı, hissedişleri, analizleri, ölçüp biçme tarzları değişiktir.
Akla çok yatan bir hususu gönül, kapısının önünden bile geçirmeyebilir.
İnanın, bu böyledir.
Tersi olmaz mı peki? Olur.
Sistem orada da benzer şekilde işler.
Kalbin onayladığı, uğruna çileler çektiği, narına yandığı, gözleri uykusuz bıraktığı bazı mevzular akla çok aykırı gelebilir.
Ret eder, olmazlanır.
Gerekçelendiremez.
İşte böyle durumlara, aklın aklı ermez denir.
Gönlümün erdiği, yüreğimi verdiğim, kalbimi titreten nice hususlara aklın aklı ermez.
Ermesin ne çıkar.
Kalbin kalbimi onayladı.
Bir tasdik ilişkisi yaşadığımız…
Güneşle ay bir birini yanlışlar mı hiç? Hep onaylar, tasdik eder.
Gece ile gündüz gibi nazarım.
Ardışık.
Birbirini sürekli onaylar.
Biri ısıtır, aydınlatır, diğeri üstünü örter, dinlendirir.
Bir onaylama hâli bizimkisi.
Kalbin kalbimi onayladı, kalbim kalbini.