BİR kınanın parmaklara ilişmesi gibi iliştim kalbine.
Dokundum hafifçe.
Parmak uçlarındaki her mânâ, parmağıma ilişti kıvrım, kıvrım.
Aynı rengi aldılar.
İki el birleşti ve tek el oldu.
Ve ne çok yakıştılar bir bilsen, ne çok.
Kollarına altın bilezikleri taktığın gibi takıldılar birbirine.
Şikâyetleri yok.
Gözlerin gözlerime ilişti.
Ve gözlerim gözlerine.
Yağmurun pencereme düşmesi gibi düştüm o nergis gözlerine.
Seninle gördüm seni.
Ve kendimi.
Dokudu gözlerin dokunduğunda ilmek ilmek beni.
Elimi en içli niyazlar sonrası yüzüme şükürle sürer gibi sürdüm gözlerini, gözlerime.
Sözlerini, sözlerime…
Ezberledim dokunuşlarını parmaklarının bir serçenin sekişi gibi.
Ve yine tutuştu her tutunduğunda gözlerine nehirlerim.
Şarkıların kulağımda sesten bir ahenk…
Asıldı zülfüne kelimelerim salkım, salkım.
Kenarında oturdum dünyanın yüreğinden kovulmamak için.
Yanarsa, yansın âlem ne çıkar.
Yangınında yandım ben, yandırmaz başka ateşler.
Yorulmasın harfler, dedim ya bir daha diyeyim.
Kalbim, kalbine ilişti.
Kalbin, kalbime ilişti.
Ve kayboldu gözlerimden başka ne varsa.
Kayboldu.