ASLINDA sözü dolaylı söylerdi dedem.
Kendisi emir vermek yerine dinleyenin buradan bir emir çıkarmasını daha değerli bulurdu.
Ben de buna inanırım. Daha yararlı olduğu fikrini taşırım.
Doğrudan emir kipiyle söylenen sözler genellikle tersine sonuçlar verirler.
Bunun çokça şahidi oldum.
Kişinin yapacağı varsa bile bu üslûp nedeniyle yapmaktan geri durur.
İmtina eder.
…
BU defa dedem sözü direkt söyledi.
Adrese teslim bir cümleydi bu: “Heveslere hadim olma.”
Bugün yaşanan vahşeti düşündüğümüzde meselenin ne kadar can acıtıcı olduğunu açık seçik görüyoruz.
Yöneticilerin hırslarına yenik düşmesi yüzlerce, binlerce insanın hayatını perişan ediyor ve onları hunharca yaşamdan koparıyor.
Çocuk demeden, yaşlı demeden tüm sivil halkın canına okuyor.
Heveslerine hadim olan ve insanlıktan nasibini yitirerek çukurlaşmış bu tipler ne yazık ki kendilerine kendilerini bile ikna edemeyecek gerekçeler uydururlar.
Haklı çıkmak için her yola başvururlar.
Planlar yapar, düzenler kurarlar.
Teknolojinin verdiği imkânları kullanarak hakikati tersyüz etmek için akla hayale gelmeyen algı çarpıtmaları yaparlar.
İsrail yönetiminin yaptığı işte tam da budur.
…
HEVESLERİNE hadim olanlar kalplerindeki cehennemi açığa çıkarır ve başkalarını da bu ateşte yakarlar.
Onların zihin dünyalarında kendilerinden başka haklı kimse yoktur.
Herkes düşmandır.
İçlerinde engel olamadıkları hırslarını besleyecek dini argümanlar bulmakta hiç zorlanmazlar.
Gazze’de masumlara yönelik gerçekleştirilen bu soykırımda olduğu gibi.
Tevrat’tan güya dayanaklar bulurlar.
Kendilerini din adına savaşan kişiler şeklinde sunarak halklarını bu acımasızca katliama taraftar olmaya zorlarlar.
Küçük insanların büyük yangınlar çıkarması işte bu şekilde perdelenmeye çalışılır.
…
DEDEM “Heveslerine hadim olmak ham ervahın işidir oğul” demişti ilave olarak.
Kendi özel dünyamız üzerinde düşündüğümde anladım ki, her mertebenin insanı vardır.
Her bilinç aşamasında farklı insanlar bulunur.
Bunları bilmek gerekir.
Kulağımda küpedir bu sözler. Çınladığı da olur zaman zaman.
Çınladığı vakitleri dedemin öğüdüne uzak düşmek olarak kabul eder ve hemen kendime çeki düzen vermeye çalışırım.
Heveslerin değil havasın yani yüksek erdemlerin taliplisi olmak yabana atılacak bir öğüt değil.
Hatırladığım kadarıyla devamı da vardı.
En önemlisi şuydu. “Sen heveslerin değil gönlün hadimi ol. Gönül incisini parlatanların işçisi ol.”
Çocukluk yıllarımız bizim ana kucağımızdır.
Mayalandığımız demlerdir.
Bu sebeple ilerlemiş yaşlarımızda karşılaştığımız her durumu buraya dönerek anlayıp yorumlamaya çalışırız.
…
ZALİMİN zulmü ebedi değildir kuşkusuz.
Mühim olan bizim tarafımızdır.
Yüreğimizi kimden yana koyduğumuz ve bunun için neler yaptığımızdır.
Kâfi derecede tepki gösterebiliyor muyuz? Evet, demek zor.
Ama çıkmayan candan ümit kesilmez derler.
Bizde kendimizden ümit kesmeyelim.
Her fırsatta ve her platformda kutsal mücadelemizi diri tutalım.
Heveslerimize hadim olmayalım tamam ama yönetim katında olanlar ile toplumun kanaat önderlerini de buna zorlayalım.
Yapılması gerekenler konusundaki eksiklerini dile getirelim ve yaptıkları iyi şeyler varsa onları desteklemekten de geri durmayalım.