ÜZÜNTÜLER bizim içindir.
İnişli çıkışlıdır dünya.
Ne keder bakidir ne de gam.
Bağrınız yanar.
İçiniz kan ağlayabilir.
Bunu kimi zaman en yakınlarınız yaşatır.
Çoğu defa böyledir aslında ama dilim varmadı demeye.
Bir erenden nasihat almıştım vaktiyle.
“Bağrı yanık olun, bağrı ezik olun, bağrı delik olun, bağrı yufka olun ama bağır delici olmayın.
Halden anlayın.
Halden anlamayan insanlardan uzak durun.
Hatır nedir, gönül nedir bilenlerden olun.
Yıkıcı olmayın, örseleyici, öteleyi, etiketleyici olmayın.
Yakıcı olmayın.
Bağrı güzel olun.
Bağrı yaralı olun ama bağır yaralayıcı olmayın.
Bağrı yanıkların duası kıymetlidir.
Niyazları yanıktır, yakıcıdır. Hayır, dualarını almaya bakın.
Kendi bağrınıza taş bassanız da başkalarının bağrını taşlamayın.”
Gece serindi.
Sohbette öyle.
Sarsmadı desem doğru söylemiş olmam.
Sarstı.
Vedalaşmak üzere kalktık.
Elini öpmek istedim müsaade etmedi.
“Gel biz bağır basalım” dedi. “Bağır bağrı anlar nazarım.”
Bağır bastık.
Sarıldık birbirimize.
Yüreklerimiz değdi birbirine.
Yeni bir cümle kazandım.
O gün gördüğüm tüm sevdiklerime bu cümleyi armağan ettim.
“Gel bir bağır basalım.”