NEŞET USTA’NIN seslenişini hepimiz yüreklerimize nakşetmişizdir. Hani “Gönül dağı yağmur yağmur boran olunca” diyerek mızrabını tellerle buluşturduğunda bizimde yürek ateşimizi tutuşturduğu o muhteşem türküden bahsediyorum.
Hatırladınız mı?
İşte o muhteşem dizelerin birinde “Dost elinden gel olmazsa varılmaz” der.
Varılmaz elbet, varılır mı hiç?
Tasavvuf dünyamızın yıldız şahsiyetlerinin muhteşem hayat hikâyeleriyle bizleri buluşturan değerli tasavvuf araştırmacısı yazar, gönül insanı üstat Mustafa Özdamar, Neşet ustaya bir mukabelede bulunur. Şöyle der:
“Dost elinden gel olanda durulmaz…”
25 yıldan fazladır dostluk ettiğimiz, can olduğumuz, aklında her hal ve şartta yüzden fazla projesi olan Hasan Bilge dostumuz bir yıldır memleketi olan Elazığ’a avdet etmişti. İstanbul sayfasını kapatmış doğduğu topraklara, düşüp yüzünü gözünü yara bere ettiği sokaklara geri dönmek istemiş ve bunu gerçekleştirmişti.
Yapamaz sanıyorduk, yaptı.
Bilge Organizasyon Hizmetleri adıyla bir oluşum meydana getirdi. Ve aklınıza gelmeyecek birçok konuda hemşerilerine hizmetler sunmaya başladı.
Dost elinden gel oldu, durmadık bizde. Gittik.
Gençlik yıllarımızı birlikte yaşadığımız eğitimci yazar dostum Sait Köşk ile hem “Hemdem” hem de “Hemhal” ve “Hemdert” olmak için gittik.
İyi de ettik.
ELAZIĞ KİTAP FUARI
Gittik ve zenginleşerek geri döndük.
Elazığ, Harput gönlümün payitahtlarından biriydi. Bunu teyit etme fırsatı bulduk.
Bilge Organizasyon Hizmetleri Bürosuna Hasan Bilge ile vardığımızda bizi ülkemizin adını herkesin yüreğine altın harflerle şükran ile yazdığı şehit Fethi Sekin’in babası Zeki Sekin karşıladı. Büroda harika bir yöresel kahvaltıdan sonra şehrin hep toprak hem de insan dokusunu tanıma faaliyetimiz başladı. Yakup Erikli’nin işlerimizi kolaylaştırmasını ve Tevfik Özlü’nün muhabbetimizi can kulağı ile dinlemesi ve sorularla açması günün iyi geçeceğinin ilk işaretlerini vermişti bile.
Ardından Elazığ Belediyesi’nin düzenlediği 2 Kitap Fuarı’na geçtik. İlk durağımız yıllar evvel yazdığı kitapların boyunu geçtiği ve belki şimdi ikinci kez boyuna erişen ilahiyatçı yazar kadim dostumuz, ağabeyimiz İsmail Mutlu’nun fuardaki yeri oldu. İstanbul’da görüşemeyip Elazığ’da kucaklaşmak da işin hoş yanlarından biriydi elbette. Timaş / Portakal Kitap Standında görevimizi Sait Köşk ile yan yana oturarak yaptık. Elazığlı okuyucular ve dostlarla buluşmak harikaydı.
Murat Türker dostumla zihniyi zorlayıcı sorular sorup cevapların peşine düşmek kışkırtıcıydı. Atık metalleri ustalıkla sanata dönüştüren Rüçhan Keçeci ile sohbet benim açımdan ufuk açıcı oldu. Fuarda yazar ve senarist Ahmet Turgut’un sürpriz gelişi heyecan vericiydi. Kendisine Malatya’da Vuslat TV’de yaptığı programa konuk olduğum İstanbul ziyaretlerinde de görüştüğümüz değerli eğitimci yazar ve şaire Nilüfer Zontul Aktaş ile ayaküstü sohbet tazeleyici oldu. Dr. Vehbi Karakaş hocamı ziyarette benim ilk gençlik yıllarımdaki etkisini tekrarladı.
KÜLTÜRHANE’DE BİR AKŞAM
Elazığ Şizofreni Dayanışma Derneği Kültürhane Kitap Kafe’de etkileşimi bol bir akşam yaşadık.
Harika hizmetlerine tanık olduk. Kendimizi hiç yabancı hissetmedik. Dernek Başkanı Çiçek Tutuş’un dost eli tutuşu harikaydı. Bir tebessüm iletişimiydi yaşadığımız. Oğlu Enes’in katılımı ve mutlu oluşu da mutluluğumuzun diğer bir sebebiydi.
Fırat Üniversitesi öğretim üyesi psikiyatrist Prof. Dr. Murat Atmaca Hocamın teşrifleri ve kendisiyle tanışmamız yine harika bir kazanım oldu. Anlattığımız hikâyelere psikolojik hatta psikiyatrik açından getirdiği yorumlar hepimizin düşünce dünyasında yeni kapılar aralanmasına vesile oldu.
Ve musikinin engin deryasında yol aldık. Asırlar boyu süregelen Türk Halk Müziği geleneğini ve kültürünü kendisine rehber edinmiş, bu yolda azimle yürüyen, derlemeler yapan “Ah ile Zarda” adıyla sözü ve müziği kendisine ait olan bir albümün sahibi, derneğin başkan yardımcısı değerli sanatçı Aygün Çam’dan kendisine has şelpe vuruşları ve özgün yorumuyla türküler, deyişler dinledik.
Bizde arada minik şerhler yaparak musiki eşliğinde dimağlarımıza ulaşan söz burcunun idrakine varmaya çalıştık. Bâdeli âşıklara selam gönderdik. Bir türkünün nasıl havalandırıldığından, yanık yüreklere türkülerin nasıl doğduğundan bahsettik.
Sonrasında ‘Siracunnur’da nefeslendik. Gençlerin ders okumalarını dinleyerek mutlu olduk.
KEBAN
Geceyi Keban HES Misafirhanesinde geçirdik.
Sabah Keban HES. Sosyal Tesisleri İşletme Sorumlusu aynı zamanda bu toprağın bozulmamış has elmaslarından olan M. Sıddık Erikli’nin sohbeti geldi. Harikaydı. Bir kere daha anladık ki vatan güzel evlatlar yetiştirmiş. Şehit eski başvekil Adnan Menderes’in deyişi ile “Bu vatanı sevmek kolay değildir ama sevenler hep olacaktır” cümlesi can buldu bu muhabbette.
Tesis ziyaretinde bize mihmandarlık yapması ise ayrı bir incelikti.
GÖNLÜMÜN PAYİTAHTI HARPUT
Evet, gönlümün payitahtı. Hocam Haluk Nurbaki’nin üstadı Faik Saraç Hazretlerinin memleketi.
Silsile-i manevisinden İmam Efendi olarak bilinen Osman Bedrettin Hazretlerinin huzurunda olmak benim için bulunmaz bir nimet idi. Şükürler olsun.
Harput gerçekten bir maneviyat merkezi…
Üzerimizde ne kadar negatif enerji varsa hepsini alıp dağıttılar. Her bir noktası gönlümüzün başka bir topunu ateşler mahiyetteydi.
Burada bulunan, nefislerinde ölmüş manada hayy olan tüm sultanlarımızın huzurlarına vardık. Baş eğdik, edep durduk. Nasip aldık.
Sohbetlerinde bulunmakla müftehir olduğum bu çağın zatiyyun meşrep rical-i gayp erenlerinden, ârifi billah Harputlu Kemal Tektaş Efendi Hazretlerinin huzuruna vardığımda da tutmaya, bastırmaya çalıştığım duygularım kendi bendini yıktı geçti.
Çok özlemişim meğer. Gecikmiş bir ziyaretti.
Bunların birer nasip olduğunun farkındayım ve nasibim ziyade olsun niyazındayım.
…
Ne demiştik?
“Dost elinden gel olanda durulmaz.”
Durmadık. Gittik. Gördük. Dem aldık. Tazelendik.
Ve döndük.
Bazı gidişler dönüşlü olsa da bazıları dönüşsüzdür.
Bu ziyarette öyleydi.
Gönlümüz orada kaldı. Demek ki; bir daha gideceğiz, bir daha…
Bizi yalnız bırakmayan, gönlünü gönlümüze tutan burada zikredemediğim tüm dostlara şükranlarımı bir defa daha sunuyorum.
Ya selam!
03.12.2018
YORUMLAR