DEĞİŞEN HALLERİMİZ VE CEVABI BEKLENMEYEN SORULAR

CEVABI beklenmeyen soruların kıskacına sıkıştık.
“Olur mu?” demeyin, oluyor.
Artık cevabı beklenmeyen ya da cevabına tahammül edilmeyen sorularla kuşatılmış durumdayız.
Soruyu soruyor beklemeden arkamızı dönüp gidiyoruz.
Cevaplar ise havada kalıyor böylece.
Hızlı bir asrın sabırsız insanları mı olduk nedir?
Sorularımız mı değişti sadece peki?
Hayır, her şeyimiz değişti.
Evlerimiz değişti.
Pencerelerimiz değişti.
Pencerelerimizi çiçek gibi süsleyen motifli perdelerimiz değişti.
Eşyalarımız değişti.
Şimdi kaç hanede Toroslardan gelen çığlık çığlığa renk cümbüşüyle kültürümüzü seslenen kilimler var?
Bununla kalmadı durum halılarımız değişti mesela.
Sonunda ne mi oldu?
Hallerimiz değişti…
Dilimizde dönen kelimeler değişti.
Hitaplarımız, seslenişlerimiz değişti.
Hatır soruşlarımız, hayır dileme biçimlerimiz değişti.
Sabahı karşılayışımız değişti.
Akşamı uğurlayışımız, geceyi davet edişimiz değişti.
Su içtiğimiz kurnalar değişti.
Çayımıza dem veren semaverler yerini çay makinalarıyla değişti.
Gülümseyişimiz deyişti.
Sahicilikler sahtecilikle yer değiştirdi.
Kısacası biz değiştik.
Dolayısıyla sorularımız değişti.
Ve beklediğimiz cevaplar değişti.
Hâl böyle olunca cevabını beklemeden uzaklaştığımız sorular sormaya başladık.
Ve cevapsız kaldık…