SÖYLE SÖYLE FAYDA YOK!
NE YAPMAK LAZIM ÖYLEYSE?
Cebrail’i dinler gibi insanı dinle, Azrail’i dinler gibi ölümü dinle;
Mikail’i dinler gibi kâinatı dinle, İsrafil’i dinler gibi kıyameti dinle…
Böyle bir dinleme ile kâinatı da insanı da ölümü de kıyameti de anlarsın.
Anlamaman mümkün mü?
Aileler, evlerinde olan sorunları anlatıyorlarken “Anlatıyoruz… Neden olması gerektiğini ve neden olmaması gerektiğini anlatıyoruz. Söyle söyle fayda yok!” cümlesini kuruyorlarsa, o evde her şeyin bir şarta bağlı olduğunu, çoğunlukla “koşullu bir sevgiyle” işlerin yürüdüğünü anlayabiliriz.
Oysa bir şeyin neden olması veya olmaması gerektiğini gerekçeleriyle sürekli söyleyerek değil “şartsız etkin dinleme” ile anlatabiliriz; anlamasını sağlayabiliriz. Kardeşini döven çocuğa, neden kardeşini dövmemesini gerekçeleriyle anlatarak vaz geçiremezsiniz; dövmemeyi kalıcı bir davranış haline de getiremezsiniz. Onunla etkin bir dinleme sohbeti yaparak bu davranışına sebebiyet veren etkenleri çözümleyebilir; yanlış davranış sebeplerini, doğrusunu ve haklı nedenlerle değiştirebilirseniz; o çocuk o zaman kardeşini dövmekten yavaş yavaş vaz geçer. Zaman zaman dövme davranışını gösterse de yapmaması gerektiği bilir ve iyi ile kötünün farkındadır.
Ders çalışmayan öğrenciye, eve geç gelen genç kıza veya erkeğe, görevlerini yapamayan karı veya kocaya anlatarak değil; onu dinleyerek ve davranışının altındaki sorunları doğru ve güzel sebeplerle değiştirerek ancak değişmesini ve gelişimini sağlayabilirsiniz.
Her yaştan insanlarla, sevgi ve muhabbet bağı anlatarak değil, ancak etkin dinleyerek kurulur. Cebrail’i dinler gibi insanı dinle, Azrail’i dinler gibi ölümü dinle; Mikail’i dinler gibi kâinatı dinle, İsrafil’i dinler gibi kıyameti dinle… Böyle bir dinleme ile kâinatı da insanı da ölümü de kıyameti de anlarsın. Anlamaman mümkün mü?
Aslında gerekçeli düz anlatımda bir duygudaşlık da yoktur sempati de. Kırk defa da anlatsan davranışlar değişmez, aksine kökleşir. Zararının anlatılmasıyla kimse sigarayı içmekten vaz geçmedi.
Ne kadar ilginç değil mi? İnsan, doğduğu andan itibaren öleceği anlatılan, hatta anlatılanı gören, duyan ve yaşayan bir varlık. Öleceğini bilen tek canlı da insan. Öleceğini bilen olmasına rağmen ölüme çok az insan hazırlanıyor, çok az bir hazırlık da yapıyor?
Değişmek ve değiştirmek istediğinde böyle davranabiliyor musunuz?
-Her şey yolunda mı, her şey istediğin gibi akıyor mu?
Görüyorum ki derslerinde zorlanıyorsun, notların giderek düşüyor. Derslerine zorlandığın için eski neşen de yok, olaylara bakışındaki eski pozitiflik de yok. Gerçekten her şey yolunda mı? Seni dinlemeye hazırım. Olanı; olduğu gibi ve olduğun gibi görmeye de olduğu ve olduğun gibi kabul etmeye de hazırım. Çünkü kabul edince her şeyin değişeceğine inanıyorum.
-Kötü hissediyorsan anlat, seni dinlemeye hep hazırım. Ve
-Senin için yapabileceğim bir şey var mı? Söyle yapayım. Olanı olduğu gibi kabul etmek; boyun eğmek değildir, gerçeği tüm boyutlarıyla net görmektir. Kabul edilene göre net düşünmek cevaplar arasından en doğrusunu seçebilmektir.
-Burada, yanında olduğumu hatırında tut, unutma.
En kıymetlimsin, en değerlim sensin bu hayatta. Sana senden daha yakın değilim. Hayatın olağan akışı içinde sadece en yakın dostlarından biriyim. Sözüm, özümün aynası değil belki. Ancak sen nasıl davrandığıma bak. Evet, hatalıyım. Haklısınız. Peki, hatamı düzeltebilmem için ne yapabiliri?
-Seni görmeye ihtiyacım var, sensiz olmuyor. Seni, eskiden olduğu gibi görmeye daha çok ihtiyacım var. Senin gülüşündeki tatlılık, bakışındaki güzellik, sözlerindeki nahiflik olmadan olmuyor işte.
Kadim şu sorunun cevabını bulan var mı?
Ben, ne yapayım benimle;
Ben, ne yapayım seninle şimdi?
08.08.2023