NEDEN TERS DAVRANIYOR BU ÇOCUKLAR?
Süleyman GÜNER

Süleyman GÜNER

[email protected]
  • Instagram
  • LinkedIn

NEDEN TERS DAVRANIYOR BU ÇOCUKLAR?

08 Şubat 2025 - 16:10



NEDEN TERS DAVRANIYOR BU ÇOCUKLAR?
 
 

 
Ruhum ruhunu, zihnim zihnini,
gönlüm gönlünü, bedenim bedenini onaylıyor.
Sen de onaylıyor musun? Böyle bir soruya
evet diyeceğimiz bir zaman gelir mi?
 
Bekliyoruz!
 
 
 

Çocuklar geleneğe neden ters davranıyor? Durum böyleyse artık bu noktadan sonra ezeli sorulara ebedi bir cevap vermek gerekiyor! Nokta! Fakat nasıl?
 
İnsanlarda ve özellikle yetişmekte olan nesillerde kadim sorulara ebedi bir cevap alamayınca ‘Karşıt Olma Karşı Gelme Bozukluğu’[1] gelişiyor. Kendi doğrularını ailesine dayatan çocuklarda da kendi doğrularını çocuklarına dayatan gençlerde de karşıt olma ve karşı gelme bozukluğu yaratılışına ve olgunluk seviyesine göre gelişiyor ve ilerliyor.
 
Çocuk özellikle bir proje gibi yetiştirildiğinde ve ilk özgürlüğüne kavuştuğunda ailesine karşı geliyor, beklenenin aksine davranmaya başlıyor; hapsolmuş tüm duygu, düşünce ve davranışlarını ortamını buldukça hazzına ve hızına uygun bir şekilde fütursuzca sergiliyor.
 
Baskıyla iyilik olmuyor. Gönülsüz yenen aş ya karın ağrıtıyor ya da baş. Gerekli bilgi ve rehberlik yapıldıktan sonra çocuğun akıl ve iradesini özgür ve özgün bırakmak gerekiyor.  Diğer bir ifadeyle aile içinde ‘Akla kırk kapı aç, iradeyi özgür bırak!  Evet, akla kapı aç, iradeyi elden alma! Allah, hakikati anlatma konusunda peygamberine şöyle emrediyor: “Artık sen öğüt ver, çünkü sen ancak bir uyarıcısın. Onların üstünde egemen bir zorba değilsin. Ancak kim yüz çevirir ve inkâr ederse, Allah onu en büyük azapla cezalandırır” (Gâşiye; 88/21-24). “Ey peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan O’nun mesajını iletmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Şüphe yok ki Allah kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez” (Mâide; 5/67). Bu iki ayette vurgulandığı gibi bizim görevimiz gerçeği doğru bir dille anlatmaktır, muhatabın akıl ve düşünme seviyesine göre açıklamaktır. Ancak dinlemek, anlamak, doğru olanı yapmak ve hidayete ulaşmak yahut hakikati tümden reddetmek karşı tarafın sorumluluğundadır. Kimseyi hiçbir şeyi yapmaya yahut yapmamaya zorlayamayız. Biz sadece anlatırız ve anlayacağı seviyede de açıklarız.
 
Özellikle yetişmekte olan genç nesli zorlamak, baskı altında tutmak ve korkutmak yerine, tutarlı ve net bir şekilde iyi ile kötü, doğru ile yanlış arasında sorumluluğunu alacağı bir tercih yapmaya mecbur bırakmak gerekiyor. Kişide, ailede ve toplumda baskın duygu ne; sevgi ve muhabbet mi yoksa baskı ve korku mu? Sevgi ve muhabbetin baskın olduğu kişilerde, ailelerde ve toplumlarda çözülemeyecek hiçbir sorun yoktur; bir şekilde her sorun çözülür. Baskı ve korkunun olduğu yerde çözümsüz sorun çoktur. Baskı ve korkunun olduğu ailelerde çocuklar, daha özgür bir ortam bulduklarında beklenin tersini yapıyorlar. İçinde besleyip büyüttükleri şeylerle mevcut durum arasındaki fark açıldıkça ve bu iki yüzlülüğü daha fazla devam ettiremeyeceklerini anladıklarında, kendilerinden beklenin aksine geleneğe savaş açıyorlar; hazla, hızla ve taşkın davranıyorlar yahut tam tersi içlerine kapanıyorlar, kaçıyorlar ve sönüyorlar veyahut donakalıyorlar. 
              
Sevgi su gibidir, saygı kap gibidir. Büyükler, çocuklara sınırları belli ve içinde saygı olan bir sevgi göstermesi gerekiyor. Onlara samimiyetle, hassasiyetle, ciddiyetle ve teslimiyetle yaklaşmak gerekiyor. Seviyoruz fakat tercihlerinin sorumluluğunu alacaksın diyebilmek gerekiyor. Geleceğine dair konularda onların fikrini almak gerekiyor. Onları seviyesine uygun sevdirmek, ikna etmek ve inandırmak da gerekiyor. 
 
Çocuklar yaratılış özellikleri, çevre şartları ve içinden geçtiklerin zamanın karakteristik özellikleri dikkate alınarak rehberlik edilmesi gerekiyor. Bazı çocukları korku, baskı ve dik duruşla yönetebilirken bazı çocukları ikna, inandırma ve sevdirmeyle yönetebilirsiniz. Kur’an’da şöyle buyruluyor: “Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et; onlarla en güzel yöntemle tartış. Kuşkusuz senin rabbin, yolundan sapanların kim olduğunu en iyi bilendir; O, doğru yolda bulunanları da çok iyi bilir” (Nahl; 16/125). Bu ayet, farklı seviyelerdeki insanlara yönelik olarak özelde İslâm davetinin, genelde ilmî ve fikrî tartışmaların, eğitim ve öğretimin başlıca yöntemlerini özetlemektedir. Ancak Fahreddin er-Râzî’ye göre bu âyette Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et buyurulmakla, davette asıl metodunun bu iki delile dayanması gerektiği ortaya konmaktadır. Ve bundan dolayıdır ki ‘ezeli sorulara ebedi bir cevap verirken’ ayetteki bu iki yöntemi tercih etmek gerekiyor. Çocukların geleneğe ters davranmasında durum böyleyse artık bu noktadan sonra ezeli sorulara bu iki yöntemle ebedi bir cevap vermek gerekiyor! Fakat bu cevabı bu yöntemlerle nasıl oluşturmak lazım? Şimdiye kadar kaç kadim soruya kaç satır yeni bir cevap verdik? Şu an kaç kadim soru üzerinde çalışıyoruz? Henüz başlamadıysak ne zaman başlıyoruz? Şimdi değilse ne zaman bu işi samimiyetle, hassasiyetle, ciddiyetle, teslimiyetle ve marifetle yapıyoruz?
 
Çocuk eğitiminde, hayvan terbiyesinde kullanılan korku ve dayatmayla geçici de olsa dış disiplin oluşturmak mümkünken iç disiplin ve iç motivasyon ancak sevgi, şefkat ve muhabbetle inşa edilebilir. Dini değerler insana ancak iç disiplin ile inşa edilirse daha kalıcı olur. Çocuğun özellikle dini eğitimimdeki sihirli kelimeler Asr Suresinde geçen ‘an ve zaman, iman ve ibadet, hak ve adalet, sabır ve sebat’ olmalıdır. Kimseyi Allah’tan rol çalarak değiştiremezsiniz, doğru yönetilen bir zamana bırakmak gerekiyor. Kul sadece Allah’a itaat ve ibadet eder, sevgi ve muhabbeti sadece O’nadır. Hiçbir şey, Allah ve Resulünden daha önde bir sevgi ve muhabbet konusu olamaz. 
 
Çocuklar ailenin beklentisine, sahip olduğu değerlere neden böyle cevap veriyor? Çocuğa ne kadar zaman ayırıyoruz, onunla nasıl zaman geçiriyoruz, ne kadar zihinde kalan, yüreğe dokunan güzel hatıra biriktiriyoruz! Duygusal ihmale ve istismara mı uğruyor bu çocuklar! Baskıya dayalı her türlü eğitim, çocuğun özgürlüğüne kavuştuğunda beklenen değerlerin aksine davranmasına sebep oluyor. Anne baba neye önem ve değer veriyorsa çocuk tam tersini yapıyor. Yaptığı şeyin kendine geleceğine dair ne kazandırdığını dahi düşünmeden; aklın gücünden, ilmin derinliğinden, geldiği kadim kültürden ve yaşadığı topraklardan miras aldığı değerlere uygun olup olmadığını araştırmadan sadece yapıyor. Doğru mu yahut yanlış mı yapıyor ki bunu zaman gösterecek. Aile, niyeti samimi olsa da niyetini açıklamasında hatalı davranması çocuğun uzun vadede haklı olduğunu gösteriyor mu?  Asla. Gerçeğe aykırı davranmak kısa vadede haz verse de uzun vadede huzur vermeyeceği aşikardır. Mesela aile kitap okumaya ve ders çalışmaya değer verir ancak çocuk bilinçli yahut bilinçsiz olarak intikamını dersten ve kitaptan uzak kalarak, tembellik yaparak alıyorsa uzun vadede kim kaybedecek? Çocuk.
 
Yıllardır dayatılmış bir akıma göre din ve bilim, birbirinin karşıtıymış gibi gösteriliyor. Bu kesinlikle yanlış! Böyle inandırılmış bir genç, dine saygı duyar fakat bilimin karşısında olduğu için hayatına sokmaz, uzağında durur, yaşamaz; sadece sınırlı olarak düğünde, cenazede, dernekte vs. hatırlar. Oysa hayatın kendisi din; din ve bilim iç içe, birbirinin tamamlayıcısıdır. Dinin ve bilimin ortak noktası okuyan, düşünen, anlayan ve değer üreten akıldır. Düşünen bir akıl yoksa ne din ne bilim vardır. Batı kültürü, orta çağdaki Hristiyanlık ile bilim arasındaki sorunu, ikisini birbirinden ayırarak çözmüş. Bu İslâm için, ailedeki sorunları boşanarak çözmek gibi bir şey. İki yetişkin insan ayrılarak aralarındaki sorunu belki çözüyor ancak bu birliktelikten doğan çocukların büyük bir kısmı perişan oluyor. Batının orta çağdaki bu çözümü bize, kadim tarihimize ve kültürümüze uymuyor ne Kur’an, İslam ve dini tecrübemiz ile ne akıl, bilim ve ilmi tecrübemiz ile bağdaşıyor. Çünkü İslam, yaşayan Hristiyanlıktan da Yahudilikten de ve diğer beşerî dinlerden de farklı bir dindir. Ve bugün bilim ve teknoloji de çok farklı bir noktaya gelmiştir. Bunu artık açık ve net olarak görmek ve anlamak gerekiyor.
 
Ne hiçbir şey tartışılamaz bir hakikattir ne hiçbir şey tartışılamaz hatadır! Her şey konuşulabilmelidir. Çünkü muhalefet muvazene-i adalet unsurudur. Bir ortamda eleştirebilir, özgür, çoğulcu, katılımcı vs. bir ortam oluşturulmalıdır.
 
Şimdi ne yapmak gerekiyor? Yatay iletişim şart! Ailede ve toplumun her kesiminde yatay iletişime geçilmelidir. Dinlemek, dinlenmek şart! Hz. Ali (kv), “çocuklarınızla yedi yaşına kadar oynayın, on beş yaşına kadar onlarla arkadaş olun, on beş yaşından sonra ise istişare edin” der. Dinleme ve istişare özgür bir ortamda ve yatay ilişkilerde ancak olur.  İnsanlarla duygu birliği ve akıl ortaklığı içinde yol arkadaşlığı yapmak gerekiyor. Sevgi, şefkat ve muhabbete dayanan iç disiplini ve iç motivasyonu harekete geçiren bir birliktelikle, bir hayat yolculuğunda beraber yürümek bütün taraflara şifa verir. Artık bu yolculukla büyükler hatalarını kabul edip kesin bir tövbe ve istiğfara yönelmelidir; kendini düzeltip iyi ve güzel şeyler yapmaya başlamalıdır. Milletçe birbirimize, en çok da en sevdiklerimize şefkat ve nezaket gösterme vakti gelmiştir. 
 
Değerli evlat! Anne babanın haklı olduğu yaşa geldiğinde senin de hatalı olduğunu düşünen bir evladın olacaktır. Bu böyle geliyor ve şu an böyle lakin böyle gidip gitmeyeceği senin tercihindir! Tercihini doğru yapmanı umuyorum evlat…
 
Ruhum ruhunu, zihnim zihnini, gönlüm gönlünü, bedenim bedenini onaylıyor. Sen de beni onaylıyor musun? Böyle bir soruya evet diyeceğimiz bir zaman gelir mi?
Bekliyoruz!
 
 
 
08.02.2025
 

 

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları sadece YAZAR’a aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.



 
[1] Karşıt Olma Karşı Gelme Bozukluğu (KOB) çocuk veya ergenin kuralara uymak istememesi, anne-babaya ve otoriteye karşı gelmesi, negatif olması, devamlı uyumsuz davranışlarıyla çevresindekileri sinirlendirmesiyle tanımlanabilen bir bozukluktur.
 
Belirtileri şunlardır:
Sık sık huysuzlanır ve sık sık büyüklerle tartışmaya girer.
Büyüklerin isteklerine ya da kurallarına uymaya çoğu zaman karşı gelir ya da bunları reddeder.
Çoğu zaman, isteyerek, başkalarını kızdıran şeyler yapar.
Kendi yaramazlıkları için çoğu zaman başkalarını suçlar.
Çoğu zaman alıngandır, çabuk darılır ya da başkalarınca kolay kızdırılır.
Çoğu zaman içerlemiş, kızgın ve güceniktir.
Çoğu zaman kincidir ve intikam almak ister.
 

Bu yazı 124 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum