BÜYÜKLER NE YAŞAMIYOR?
Neden bu çocuklar,
ilk seferde söylediklerimizi yapmıyorlar
yahut yapamıyorlar veyahut yaptıramıyoruz?
ilk seferde söylediklerimizi yapmıyorlar
yahut yapamıyorlar veyahut yaptıramıyoruz?
Evlilik artı kutupla eksi kutup arasında gidip gelmektir, huzur ve sükûnet veren güvenli bir yer aramaktır.
Evlilik olgunluk yaşında güzel oluyor, huzur veriyor; işi bilmiyorsan zehir oluyor, zindan oluyor. ‘Basiret, tefekkür, derin, hizmet, sükûnet, neşe, sadakat, hikmet, ismet sahibi bir kadın ve erkek varsa; böyle kendini bilen iki insanın evliliği balmış, şekermiş, tadından yenmezmiş. Çünkü köklere inemiyorsanız göklere yükselemiyorsunuz.
Türk erkeği ve Türk kadını birbirine layık ve birbirine göre kodlanmış kendine münhasır iki cins! Her kültürün kendine has kodları vardır. İki farklı kültürün iki farklı cinslerini kıyaslamak doğru sonuç vermeyebilir. Fakat şu cümlenin de doğru olduğunu düşünüyorum; bazısı ve belki çoğu Türk erkeği, kadınını sevmeyi ve mutlu etmeyi yeterince henüz bilmiyor; kadınları da öyle.
Nerede ve nasıl bir eğitim verirsen ver, alırsan al herkes eve dönüyor; şah-mat ve bütün taşlar aynı torbaya giriyor. Çözüm evde, eğitim evde; her şey evde başlıyor ve yine evde bitiyor. Her şey iyi bir anne ve babayla başlıyor, devam ediyor veyahut bitiyor. Yuvada annede, babada bir derinlik varsa çocuklarda derinleşiyor, olgunlaşıyor; bir evlat anne ve babası kadar yetişiyor. Parça bütünü ne kadar aşabiliyor ki? Oysa usta, ustasını geçerdi ve çırağını da usta ederdi! İnsan isteyince her şeyi yapıyor, istemeyince hiçbir şey olmuyor.
Beceriksiz, sevgisizi, umarsız olan çocuklar değil, anne ve babalardır, en yakın çevresidir; çünkü çocuklar onların eseridir. Yatağını toplayamayan, yeteneksiz, beceriksiz bir çocuk yetiştirmek ebeveynin becerisidir. Yirmi beş yaşındaki bir anne ve baba ile otuz beş, kırk beş yaşındaki bir ebeveynlik birbirinden çok farklıdır. Beş farklı çocuğun aynı yaşlardaki anne ve babaları da birbirinden çok farklıdır. İşin teorisini yazmak ve konuşmak çok kolay ancak hayatın çemberinden geçerken sırça sarayda yazılan bu teorilerin yaşanması o kadar da kolay olmuyor işte.
Bu genel değerlendirmeden sonra bir önceki ‘Neden Ters Davranıyor Bu Çocuklar?’ (NEDEN TERS DAVRANIYOR BU ÇOCUKLAR? - Süleyman GÜNER - Karadeniz Ekspres) başlıklı yazıya şöyle devam edilebiliriz:
Sadece kendi dertleriyle meşgul olup çocuklarının sevgi ihtiyacını yeterince karşılayamamak yahut karşılamamak; terbiye edeceğim düşüncesiyle bağırmak, çağırmak ve hakaret etmek; eşi ve eşinin ailesiyle ilgili eleştirilerini çocuklarıyla paylaşmak ve çocuğu taraflardan biri lehinde seçim yapma zorundaymış gibi hissettirmek; evlatlarını, başkalarının yanında rencide edecek ve aşağılanmış hissedecek şekilde eleştirmek; psikolojik sorunlara zemin hazırlayan haksızlığı ve ayrımcılığı kardeşler arasında yapmak; mutsuz ve huzursuz evliliklerin günah keçisi sanki çocuklarıymış gibi davranmak; ben yapamadım ama sen yapacaksın düşüncesiyle çocuğa kendi hayalleri doğrultusunda seçim yaptırmak!.. Bu durumda bu çocuklar ya size karşı cephe alıp tam tersini yapacaklar yahut hayatı boyunca sizi memnun etme gayretiyle yaşayan mutsuz ve huzursuz kişiler olacak devam edeceklerdir.
Çocuklarımızın bizi dinlemesini, söylediklerimizi düşünmesini ve doğru anlayarak gerçeğe uygun bir cevap vermesini istiyorsak, onların dünyasını doğru okumamız, derinlemesine düşünmemiz, doğru anlamamız, gerçeğe ve seviyesine uygun iş birliğini teşvik eden empatik yaklaşımlar geliştirmemiz gerekiyor. Bu bağlamda empatiyle sınır koymak başta zorlayıcı olabilir ancak uzun vadede çocuklarımızın iç disiplin ve iç motivasyon geliştirmesini; samimiyet, hassasiyet, ciddiyet, teslimiyet ve marifet bilinci kazanmasını sağlar. Ve böylece biz de aynı şeyleri tekrar tekrar söylemek zorunda kalmayız.
Bu yazıda sık tekrarlanan ve dini kaynaklarda ihlas; samimiyet olarak tanımlanan iç disiplin ve iç motivasyonu, evlatlarımıza nasıl kazandırabiliriz. Biz de varsa kazandırmak çok daha kolay. İlk önce, yaratılışına, yaşına ve sırat-ı müstakime uygun en temel şeyleri; kelime ve kavramları, iş ve eylemleri en önceliklerine göre doğru sıralamak gerekiyor. Ve sonra sıralan önceliklere göre ‘hayır’ yahut ‘evet’ demek gerekiyor. Her şartta şikâyet etmeyi, mızmızlanıp geri çekilmeyi ve tembelliğine bin bir kılıf uydurmayı terk etmek gerekiyor. Disiplinli olan insanlar özgürdür, olmayanlar nefsinin ve/yahut el alemin kölesidirler. Bugün bu işi samimiyetle yapmak zordur, yarın çok daha zordur. Yarından sonraki günse daha güzeldir. Çünkü insanların çoğu yarından sonraki gün disiplinli olmayı bırakıyor, yeniliyor, düşüyor. Peki düşünsene ‘ölmek’ için mi yahut ‘olmak’ için mi bu dünyadasın? Eğer bir yola girmişsen ve bir mücadeleye başlamışsan bitirdiğinde bırakman gerekiyor, yorulduğunda, yanıldığında, tükendiğinde değil. Bırakmayı seçersen kaybetmeyi de garantilemiş oluyorsun. Yine bu yolculukta yanılırsan yeniden başlaman gerekiyor, yorulursan dinlenip yola devam etmen gerekiyor, umudun tükenir yılarsan Yaratanı hatırlaman ve Karadenizliler gibi inadına sarılman gerekiyor. Çünkü düşeni sevmiyorlar buralarda.
Neden bu çocuklar, ilk seferde söylediklerimizi yapmıyorlar yahut yapamıyorlar veyahut yaptıramıyoruz?
Çocuklarımız bizim önceliklerimizi paylaşmıyorlar! Çocuklar için oyun (sanal oyun değil), oyunla öğrenme, dünyayı neşe penceresinden görme, işlerinin en ciddi parçalarıdır. Oyun onlar için birinci öncelik olurken bizim için çok sonraki üçüncü, beşinci bir konu olabiliyor. Önce çocuğumuzun oyun ve neşe dünyasına girmemiz ve vermek istediğimiz mesajı, ciddiyeti de içeren bir samimiyetle söylememiz gerekiyor.
Çocuklarımız sadece birkaç kez tekrar ederek ve sesi yükselterek dinlemeye alışmış olabilirler! Bu durumda onlara yakınlaşmalı, göz seviyelerine inerek yumuşak bir tonla, yumuşak bir dokunuşla dikkatlerini çekip, mesajı kısa, öz ve net bir şekilde vermek gerekiyor.
Çocuklarımız ciddiyetle odaklandıkları bir konudan başka bir konuya geçiş yaparken zorlanıyorlar! Bu noktada yardıma ihtiyaç duyabilirler. Önce yumuşak bir dokunuş ve yumuşak bir tonla hatırlatılır. Uygun bir aralıkla yine bir, iki hatırlatma daha yapılabilir; her dokunuş daha derin düşünmesini ve bağlantı kurmasını kolaylaştırabilir.
Çocuklarımızın beyinleri hızlı geçişlere uygun değildir! Onların beyin yapıları ani değişim yapmalarını zorlaştırıyor, zaman içinde kendilerini yönetmeyi öğreniyorlar. Sabır ve metanetle, yaratılışının ve bulunduğu yaşın verdiği özelliklere de saygı göstererek, empatiyle hareket ederek iç disiplin ve iç motivasyonlarının zaman içinde harekete geçmesini beklemek gerekiyor.
Çocuklarımız kendilerini duyulmamış ve zorlanmış hissedebilirler! Fıtrat ve seviyesinin üzerinde zorlamak çocukların iç disiplinin bozabilir, gelişmesini engelleyebilir. Kendilerini dinlenmiş ve anlaşılmış hisseden çocukların, iç disiplinleri de iç motivasyonları da hızlı gelişiyor; içi dışı bir oluyor, dış dünyayla daha dengeli ve daha sağlıklı uyum sağlıyorlar.
Çocuklarımız kendilerini bizden uzak hissediyor olabilirler! Büyüdükçe maddi bağlılık hissinin azalmasıyla manevi bağlılık hissinin de azaldığı; buna bağlı olarak duygu birliği, düşünce birliği, davranış birliği ve ilişki kurma isteğinde de gönülsüz ve uzak durmaları gözlemlenebilir. Yaratılış ve yaş seviyesine göre ilişki durumunuzu güncellemek, ilişki bağlarını tazelemek ve anda kalmak onlara daima yakın olduğumuzu hissettirir, uzak olmadığımızın farkına vardırır.
Çocuklarımız bizi gözden çıkarmış da olabilirler! Meydan okumayı öğrenen çocuklar, zamanla öğrendikleri şeyi bize karşı kullanabilirler. Çocuklarla yaratılışlarına ve seviyelerine göre, uygun zamanda, uygun mekânda, mevcut imkanlarla yeterli miktarda birlikte kaliteli zaman geçirmek; birlikte olmak, birlikte oynamak, birlikte ağlamak ve gülmek; yüz yüze, göz göze bakmak, duygu birliğini ve aidiyet duygusunu yeterince yaşamak gerekiyor.
Yavrularımız onlar, bizden biri; onlar da birer insan! Devamlı denetim ve kontrol herkes gibi onları da bunaltıyor. Onlara kaçabileceği kapılar ve nefes alabileceği pencereler açmak gerekiyor; geçebilecekleri köprüler inşa etmek ve yürüyebilecekleri yollar açmak gerekiyor. Hangi kapıdan çıkacağı ve hangi pencereye çıkıp nefes alacağı; hangi köprüden geçip hangi yoldan yürüyeceği konusunda onları özgür bırakmak gerekiyor. Uçuruma açılan kapıyı ve içeri zehirli hava veren pencereyi açmadığı; yıkılacak köprüye ve ucu kapalı bir yola girmediği sürece, çocuklarımız her kapıdan çıkabilir ve her pencereyi açabilirler; her köprüden geçebilir ve her yoldan yürüyebilirler. Bizim geçtiğimiz her köprüden onlar da geçmek zorunda değil, yürüdüğümüz her yolu onlar da yürümek zorunda hiç değiller.
Bence! Ya sizce?
15.02.2025
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları sadece YAZAR’a aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
YORUMLAR