BEYNİMİZ ÇÖPLÜK DEĞİL, KALBİMİZ MEZBELE DEĞİL!
İçlerindeki korku,
bir galon beyaz boyaya damlatılan
birkaç damla siyah boya gibidir;
bir kutuyu griye çevirdiği gibi tüm ruhunu kaplamış,
kalbini karartmış, bütün bedenini sarmış tir tir titretiyor.
bir galon beyaz boyaya damlatılan
birkaç damla siyah boya gibidir;
bir kutuyu griye çevirdiği gibi tüm ruhunu kaplamış,
kalbini karartmış, bütün bedenini sarmış tir tir titretiyor.
Bir örümceği kıskandırırcasına kendi ağımı kuruyorum. İzlerin birbirine karıştığı şu dünyada içime çökmüş fil kinini böylece daha kolay söküp atacağıma inancım tamdır. Çünkü izlerin birbirine karıştığı zor bir dönemden geçiyoruz. Kim at, kim it; kimin atı, kimin itiyle belli değil; henüz bilmiyoruz. Öyle bir ağ örüyorum ki kendime örümcekler dahi kıskanıyor. Keşke beni olduğum gibi sevebilseydin, seni olduğun gibi seni sevdiğim gibi; istediğim gibi insan bulunmuyor da. Yanımdakilerle yaşlanmayacağıma ve aklımdakilerle ölmeyeceğime de inancım tamdır.
Kimseyle hiç konuşasım yok, sana o mehtaplı gecelerde yediğimiz çikolataların kâğıtlarını yeniden anlatasım var. Sesim yoruldu, takatim kalmadı, nefesim zorlanıyor, dizlerim çökmeye başladı lakin seninle yaşadığımız her yağmur altında ıslanışımızı yeniden anlatasım var. Terbiye edemediğim acı ve ıstırabımı tahliye edebilirim belki o zaman. Güneş battığında gölgem terk ediyorken bile, sabah güneşin doğuşuyla buluşuruz umuduyla ve her gece erkenden uyuyorum saatimi sabah namaz vaktine kurarak. Ne kadar zorluklarla karşılaşsak da bu dünyada çok önemli bir şeye sahip olduk biz: Birbirimize!
Bazen boğulmak istiyor insan. Oysa boğulmak için suya hiç ihtiyacı yok insanın. Kendi duyguların yeter, kendi düşüncelerin yeter…
İlgi görmeyen her şey ölüyor; ilişkiler, duygular, düşünceler; hal, tavır, hareketler; çiçekler, hayvanlar ve canlı her tür beden… Artık kapıların tokmağını açıp, ağ ağ kurduğum köprülerden ötelere, tam inanmış olarak ve tüm ağırlıklardan kurtulup kendim olarak geçmek istiyorum; hem de tatlı su adamlarına, tatlı su Müslümanlarına, tatlı su filozoflarına, tatlı su ünlülerine inat hem de şu ahir zamanda.
İyi şeyler her zaman iyi bir hayat amacına ulaşmak için mücadele edenlerin başına geliyor. Fena şeylerse içine fil kini çökmüş kötü niyetlilerin, emellerine ulaşmak için mücadele edenlerin başına geliyor. Çünkü onların kendilerine ait fikirleri yok, onlar fikir esareti içinde yaşıyorlar fakat farkında değiller. Çünkü onlar korkuyorlar. İçlerindeki korku, bir galon beyaz boyaya damlatılan birkaç damla siyah boya gibidir; bir kutuyu griye çevirdiği gibi tüm ruhunu kaplamış, kalbini karartmış, bütün bedenini sarmış tir tir titretiyor. Bu noktada susmak, duygunun geçtiği anlamına gelmiyor; bir gün bedene hastalık olarak kusuyor.
Mümin olmayanın aklı tilki gibidir; onlar tekeden süt sağar, sinekten yağ çıkarır, yumurtadan tüy kırkar... Zihnini nasıl beslediğin, aklını nasıl oyaladığın önemlidir. Zihinler işgal edilmiş, içimizde zihni işgal edilmiş insanlar fazla var! Beynimiz çöplük değil, kalbimiz mezbele değil…
Mazlumun zulmetmesi ne acı! Dilencinin küçümseyerek sadaka vermesi kadar… Sizi eleştirenlerden sevgi dilenmeyin. Kendini yetersiz, değersiz, aciz hisseden insanlar, içlerimdeki kusurlarını başkalarını eleştirerek dışarı atarlar. Sizi fazla eleştirenleri asla kazanmaya çalışmayın, ‘he!’ deyip geçin. Onlara ne yapsanız yaranamazsınız, onlar eleştirmeye devam ederler. Çünkü sorun sizde değildir. Sizi tenkit ederek daha iyi bir insan olmanızı sağlama derdinde hiç değillerdir. Onlar kendi derdindeler, içlerindekini birilerinin üstüne kusma, çöplerini boşaltma peşindedirler; onlar öyle rahat ederler. Öyle insanlar çoktur lakin insan yoktur onların içinde. Onlar öldü sen değil; sen yaşamalısın. Onlar gitti sen değil; sen kendin kalmalısın.
İblis ve avareleri, çamurdan yaratılan insanın tüm kör ve zayıf noktalarını detaylıca biliyor. Ve insana her yandan farklı yöntemlerle yaklaşıyor ve bir yol bularak kandırıyor…
Her adım, her mana, her cümle olay oluyor, okuyucuların derin katmanları arasında kulaktan kulağa, halka halka dağılarak geniş kitlelere kelebek etkisi yapa yapa yayılıyor.
İnsanın eylemlerine bakın, sözlerine değil. Ne desem olmuyor. Kimse gerçeği görmüyor, hakikati okumuyor. Herkes bildiğini okuyor. Hayatta bazen ağırbaşlı ve akıllı, bazen çılgın ve havalı, bazen sert ve atarlı olmak gerekiyor. Gerektiğinde de pamuktan daha yumuşak, ipek gibi konuşman gerekiyor. Zira nahif kalpleri incitmeyeceksin. Gerektiğinde de sipsivri iğne gibi konuşman gerekiyor. Zira kütükler için pek keskin balta gerekir.
Herkes biliyor her şeyi, biliyor da kimse hiç bir şey yapmıyor. Kaptanın yanlış dümen kırdığını biliyor, geminin su aldığını biliyor, tayfanın yalan söylediğini de; fakat kimse filikaları indirmiyor, taşın altına elini koymuyor. Elini, taşın altına sokarsan akrep de seni sokar.
Peki, bu durumdu suç akrebin mi yoksa elin mi?
26.03.2024
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları sadece YAZAR’a aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.