ANLAMAK İÇİN Mİ
LAF SOKMAK İÇİN Mİ DİNLİYORUZ?
LAF SOKMAK İÇİN Mİ DİNLİYORUZ?
Allah’ın muhatap kabul ettiği bir insanı
sen nasıl muhatap kabul etmezsin
ve ona değer vermezsin!
Anlamak için mi laf sokmak için mi dinliyoruz?
Anlamak için değil laf sokmak için dinliyoruz!
sen nasıl muhatap kabul etmezsin
ve ona değer vermezsin!
Anlamak için mi laf sokmak için mi dinliyoruz?
Anlamak için değil laf sokmak için dinliyoruz!
Dinlemiyoruz!
İnsan derinlemesine dinlemeli ve okumalıdır; derinlemesine söylemeli ve yazmalıdır. Yalnızız! Hem de çok kalabalık olduğumuz için yalnızız! Çünkü kalbimize yürekten dokunan, yürekten dinleyen ve anlayan çok az insan var yahut hiç yok. Toplumun bir dinleme vakfına ihtiyacı var. İnsanların birbirini dinlemediğini ekranlardan anlayabiliriz. Ekrana çıkanlar birbirini dinlemiyorlar; birbirine söylüyorlar, cevap veriyorlar, laf sokuyorlar; anlamak ve yeni bir anlam çıkarmak için hiç dinlemiyorlar. İnsan, insanı bir doktor titizliğiyle dinlemeliydi oysa. Böyle sağlıklı bir dinleme ancak sorunlarımızı çözer ve yalnızlığımızı da giderir.
Derinlemesine okumuyoruz!
Ülkemizde on ile otuz yaş arasında insanlarımız okuyor ancak otuzunda sonra zorunlu eğitimin bir parçası olarak kabul ettikleri, ‘Oku…’ emrinin, hayatın, var oluşun gereği olarak görmedikleri için okumayı ve anlamayı terk ediliyorlar. Okuma yöntemlerimiz tartışılır ancak ülkemiz, kitap basma sıralamasında dünyada on-on birinci sıralarda. Bizde bir kitabı bir kişi değil birçok kişi okuyor. Verimli kitap okunuyor mu, bu ayrı bir başlık altında tartışılmalıdır. Okumanın içinde yazma da vardır. ‘Oku…’ emri içinde düşünme, anlama ve yazma emri de vardır. Nefes arası okuma, düşünme anlama ve yaşama yapmalıyız. Anlamadan hızlı okumada anlam geride kalıyor. Yolculuktaki hızımız ruhumuzla birlikte olmalıdır; ruhumuz ne geride kalmalı ne ileride olmalıdır, bizimle birlikte yolun da yolculuğun da tadını derinden yaşamalıdır. Anlaya anlaya yaşanarak okunmalıdır ve dinlenmelidir. Yemeği dahi dinleye dinleye, onunla hemhal ola ola yemeliyiz. Yemek ağıza tez ulaşır, mideye geç ulaşması için çiğneye çiğneye yenmelidir. Dinlemeli ve dinlenilmeli; konuşan da dinlenilecek şekilde konuşsun. Dinlemek ve anlamak esas olmalıdır.
Taparcasına izliyoruz!
Dijitali üreten toplumlarla, kullanan toplumlar arasında şöyle büyük bir fark var: Dijitali üreten toplumlar bu alanı daha makul kullanırken üretmeyen toplumlarsa çok susamış ve açıkmış gibi hayranlıkla kullanıyorlar. Bu tip kullanıcılarda bağımlılık, fiziki âlemden ve realiteden kopma daha kolay oluyor. Türkiye’de siyasetçilerimizin bir radyoya beyanat verdiği yok denecek kadar azdır. Dijital hayranlıktan dolayı hızlı biçimde fizik âlemi medya dinamiklerinden vaz geçtiler. Dijital dünyaya geçişle gazete ve dergilerin baskı sayıları azaldı, bir kısmı kapandı ve dijital medya platformlarına ağırlık verildi. Teknoloji ve dijital ürünleri kullanan ülkelerde toplum önündeki insanların, bu zamansız geçişi daha yavaş ve daha dengeli bir şekilde olmalıydı. Hâlbuki dijital âlemin kodlarını yazan ülkelerde dijital içerik, fiziksel içerikle aynı derinlikle devam ediyor. Hem fiziksel ve hem de sanal yayınlar derinlemesine ve ayakları yere sağlam basa basa yürüyor. Son zamanlarda, toplum önündeki insanların dijital âleme karşı makul olmayan hayranlığın aksine Türkiye’de fiziksel yayın dünyasında derinlemesine artışların olduğu görülmeye başlamış, kitap baskı sayıları artmaktadır.
Raydan çıkıyoruz!
Dijital teknoloji önemsenmeli ve doğru anlaşılmalıdır ki dosdoğru kullanılabilsin. Dijital âleme ve teknolojiye gereğinden fazla hayranlık besleyerek zaman ile bağımlı olduğumuz şu fiziki âlemden vaz geçilmemelidir. Çünkü insanı tanımlayan şey zaman ve mekândır. Zaman ve mekân yoksa insandan ne kadar söz edilebilir ki! Zamandan münezzeh olamayacağımıza göre bu dünya ve bu fiziki âlemle bağımız kıyametimize kadar devam edecektir. Âlemden âleme geçişimiz yumuşak, sindire sindire ve bir dengede olmalıdır.
Ve dalı ucundan tutuyoruz!
Sorun, köküne inildiğinde çözülür! Yol üstünde insanların geçişini engelleyen bir dalı, ucundan tutup süreklerseniz kopar. Fakat dalı gövdesinden tutarsanız yoldan kaldırır ve uygun yere koyabilirsiniz. İnsanların çoğu sorunun ucundan tutarak çözermiş gibi yapıyor, ucu kopuyor sonra bu çözülemez bir sorun diyor ve her şeyden şikâyet ediyor. Gövdesinden tutulan her sorun kökten çözülür. Çözülemez denilen sorunları değer vererek, saygı duyarak ve çözümün yanında olarak bir cerrah titizliğiyle okur ve dinlersek kolay bir şekilde çözülür. Allah’ın muhatap kabul ettiği bir insanı sen nasıl muhatap kabul etmezsin ve ona değer vermezsin!
Anlamak için mi laf sokmak için mi dinliyoruz!
Anlamak için değil laf sokmak için dinliyoruz!
20.12.2023