ÜRETMEDEN TÜKETENLERİN EGEMENLİĞİ
Reklam
Şinasi KARA

Şinasi KARA

Ekonomi,Tarih ve Gündeme dair

ÜRETMEDEN TÜKETENLERİN EGEMENLİĞİ

11 Ekim 2022 - 08:01


İnsanların ekonomik davranışlarının  temelinde, ÜRETMEK ve TÜKETMEK vardır.  İnsan doğasında, tembellik olduğu için, üretmeden tüketmenin yolunu arar.  Ve bulur.

1. Siyasal toplum şekil alırken,  en zekiler bir araya gelir. Düzen kurmak suretiyle, mümkün olan en çok üretimin yapılmasına ilişkin kurallar oluşturur.  Elde edilen üretim bölüşülerek tüketilecektir.  Bölüşüm sırasında,  üreticileri ikna etmek gerekiyor. İnsanları ikna etmenin  en kolay yolu, İNANÇ SİSTEMİ (din) dir. Böylece din ve din adamları ortaya çıkar.  Din adamları, bir taraftan insanları üretmeye yöneltirken, diğer taraftan, bölüşüme ilişkin kurallar koyar.

2. Din adamları, ekonomik kuralın farkına varmışlardır. Din kullanılarak, üretime katılmadan, üretimden pay almak mümkün oluyor. Bu kural sayesinde, din adamları tüm siyasal sisteme egemen olur. Din adamları, hiç bir şekilde üretime katılmazlar. Ama, ihtiyaçlarını karşılayacak payı da üretimden alırlar. Böylece, din adamları,  tembel ve fakat egemen bir sınıf olarak toplumda yerlerini alır.

3. Din adamları topluma egemen olunca, ilk işleri, düzen kurmak ve  kendilerini meşrulaştırmak dır. Düzen kurmanın yolu, ilahi gücü kullanmaktan geçiyor. En kolay yol TANRI DEDİKİ şeklinde gerçekleşiyor.  Ve hukukun temeli ilahi güce dayandırılıyor. Nitekim; M.Ö. 1750 lerde, Babil Baş Rahibi ve aynı zamanda Babil Kralı olan HAMMURABİ, Tapınağa (Ziggurata)  giriyor, Tanrı ile görüşüyor ve TANRI DEDİKİ diyerek, kendi yazdığı yasaları, topluma kabul ettiriyordu. Bu kural değişmeden, binlerce yıl sürmüştür. 

Sami Milletinde  ilahi egemenlik, Peygamberlik yoluyla  devam etmiştir.  Peygamber Musa, Tanrı ile görüşüyor ve Tanrı dediki diyerek kuralları koyuyordu. Tanrı dediği için,  halk kurala uyuyor ve sorgusuz uyguluyordu. Yahudilikte, başarılı Krallar, peygambere dönüşüyordu.Tipik örnek, Davut Peygamberdir. O bir çobanın küçük oğluydu. Golyatı yenmek, önünü açtı. Önce Kral, sonra Peygamber oldu. Ama, oğlu Süleymanı, Yahudiler Peygamber olarak kabul etmediler.

Yahudi olmayan tek Peygamber Hz. Muhammed dir.  Hz. Muhammed, Cebrail yoluyla  gelen Allahın emirlerini uyguluyordu. Sami geleneğindeki Peygamberlik,  Hz. Muhammed ile sonlanmıştır. İlahi güç Hilafet yoluyla, kullanılmıştır.

 4. Zorbalık ya da savaş yoluyla siyasal gücü ele geçirenin (Tiran'ın),  halk nezdinde meşruiyet kazanması gerekir. Zorbalar, din adamlarını yanlarına çekerek, sisteme egemen olurlar. Böylece, din adamaları ve siyasal güç ortaklığı ortaya çıkar.  Bir süre sonra, zorba dünya işlerine, din adamaları ahiret işlerine bakacak şekilde iş bölüşümü gerçekleşir.  Antik dönemde en başarılı uygulama Mısırda yaşandı. Rahipler, zorbayı, Tanrının dünyadaki temsilcisi Firavuna dönüştürüler. 

5. Din adamlarını iki sorun bekliyor. Birincisi, üretime katılmadan pay aldıkları için, rahiplik cazip meslek haline dönüşüyor ve rahipler sınıfına katılımcı sayısı artıyor.  İkincisi toplumu statükoya hapsetmek gerekiyor.  Bu iki sorun çözülemez ise, rahiplerin egemenliği sonlanıyor.  Tarihte örnekleri çoktur. 

Antik Mısırlılar, kayıt tutmaya meraklı oldukları için,  Mısır kayıtları gerçekleri açıklıyor. 

Rahiplerin sayısı artınca, üretmeden tüketenler çoğalıyor. Kritik noktadan sonra insanlar üretimden vaz geçiyor. Çünkü,  Mısırda, rahipler o kadar çoğalmış ki, üretim yetmiyor. Üretici, ürettiğini yerine koyamıyor. Rahipler tohumlara dahi el koyuyor. Üretici  üretimden vaz geçiyor. Üretimden vaz geçilince, felaket başlıyor. Mısırda, felaket yamyamlık ile sonuçlanmış. Medeniyet yıkılmış ve yeniden başlamış. 

Toplumu statükoya hapsetmek için, kadercilik (determinizm) yöntem olarak kullanılıyor. Ama yetmiyor. Teknolojik yeniliklerin önlenmesi gerekiyor. Bunun için eskiden gelen, teknolojilerin yok edilmesi lazım. Rahipler, egemenliklerini sürdürmek için, Piramitleri yapan Mısırın o muhteşem teknolojisini, gelecek kuşaklara aktarmanın önünü kestiler. Mısırda statüko başladı.

Teknolojik ilerleme durduğu zaman, savaş ile toplum yeni bir egemenin emrine giriyor. Ama, din adamı rahipler, yeni egemen ile birlik oluyor. Mısır örnektir. Mısırda rahipler için, Firavunun siyasi gücünü kaybetmesi önemli değildi. Pers Şahı da aynı işi gördü. Büyük İskender de aynı işi gördü. Roma Sezarı da aynı işi gördü. Değişen siyasi güç sahibi idi. Rahiplerin gücü devam ediyordu. Bu kural, tüm toplumlarda değişmedi.  Din adamları her zaman egemen siyasi gücün yanında olmuştur. 

6. Din adamları,  Avrupada, TEKNOLOJİK BİLGİ AKTARIMINA   engel oldu. Hristiyan  Alemi, eski Roma ve Yunan medeniyetini, Doğudan öğrendi. Zira, papazlar ''putperest inancı'' gerekçe gösterip,  bilgi kalıntılarını yakıp yıktılar. Alimleri, canlı-canlı yakarak idam ettiler. Bin yıl sürecek KARANLIK ÇAĞI başlattılar.

Fransa, din adamlarının kafasın GİYOTİN ile keserek, siyasi egemenliklerine son verdi. 1789 Fransız devirimi sırasında,  Aristokratlardan daha çok Papazların kafası giyotin ile kesilmiştir. LAİK DEVLET  düzenine geçen Fransa, kısa amanda Avrupaya egemen oldu. Fransayı taklit eden Avrupa ülkeleri, karanlık çağı sonlandırdılar ve  günümüz medeniyetine ulaştılar. 

Ulu Önder Atatürk sayesinde,  Laik düzene geçen Türkiye, diğer İslam ülkelerine fark atıyor.

Şinasi Kara

Bu yazı 409 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum