Ulubeyde, Ulubeyli birisi iş yapsın da göreyim. Tamamı karşı çıkar. Yaptırmamak için her yolu dener. Tecrübelerim ile sabittir.
Ufak bir yatırım yapayım dedim, anamdan emdiğim süt burnumdan geldi. Vekili, bürokratı, köylüsü çalışanı hakkımda her türlü makama şikayette bulundu. Uydurma ve hayali suçlar ile suçlandım. Paçamı vergi memurlarından kurtaramadım. Denetimden Dil Ovası-İzmitteki fabrikam dahi etkilendi. Satmak zorunda kaldım.
Fabrikanın sahasına şu kadar beton dökmüşsün, bu kadar ''emlak alım vergisi'' ödeyeceksin, şu kadar sigorta primi ödeyeceksin diyerek cezalara muhatap oldum. Belediye suyumu kesti. Çalışan, iki şahit gösterip emekli olması için gerekli günlerini tamamlamak amacıyla mahkemeye verdi. Ordu Tarım İl Müdürlüğü ruhsatımı iptal etti. Karayolları, Fabrikanın ortasından yol projesi geçirdi. Ruhsatlar iptal oldu. Sonuç ortada. Başardılar.
Neden bu başıma geldi diye, şimdi rahmetli Ulubeyin akil adamı Ömer Dayıya sordum. Aldığım cevap, halen başımda çınlıyor.
'Sen Ulubeylisin, yabancı birisi olsaydın öpüp başlarının üzerine koyarlardı'' demişti.
Bu günlerde, Ulubey Köylerinde altın madeni işletileceğine dair itirazlar var. İtirazların sonuç vermesi için sorulacak soru şudur. Altını Ulubeyli birisimi arıyor?
Cevap Hayır ise, yapılan itirazlar hiç bir işe yaramaz. Ulubey kültürü yabancıya, her daim hoş geldin demiştir. Demeye devam edecek ve altın arayanları davul zurna ile karşılayacaktır. Ulubeyli entelektüeller boşuna uğraşıyor. Zira altını yabancılar arıyor.
Şinasi Kara
YORUMLAR