Toplumun büyük çoğunluğu, vasat ve altı insanlardan oluşur. Bu insanlar kendilerinden daha yüksek seviyedeki insanları kıskanır ve sevmez. Oy vermez. Bu nedenle bilge kişiler siyasette başarılı olamıyor.
Böylece, temel ve birinci kural ortaya çıktı. Siyasetçi, kendisinin vasat ve altı insanlardan olduğuna dair imaj vermelidir. Onların anlayacağı lisanı konuşmalı. Kendi üstünlüğünü, gizlemelidir. Ya da onlardan biri olmalıdır. Aksi taktide baştan kaybetmeye mahkumdur.
Pek çok örneği yaşayarak öğrendim. Fakat, doğduğum kasaba olan Ulubey Belediye seçimlerinde bu gerçeği fiilen yaşadım.
Aydın bir Lise öğretmeni yerine, cahil bir imam hatipliyi vatandaş Belediye başkanı seçti. Kişi o kadar vasat altı idi ki, Ulubeylilere ''SİZE PANCAR ÇORBASI YETER, FABRİKA NEYİNİZE'' diyordu. Bu söyleme rağmen, Ulubey Halkının çoğunluğu ona oy verdi. Oy verdi çünkü, onu kendinden sayıyordu.
Rahmetli babamın, matematik zekasına hayran idim. İlk okulu bitirmediği halde, yüksek sayıları aklından çarpar, böler, toplar idi. Siyasette başarılı olmanın ikinci kuralını onden öğrendim. Rahmetli babam siyasette başarılı olmak istiyorsan ''yık-yap'' derdi.
Ne demek istediğini sorduğum zaman. Yıkarken, halk yenisi yapılacak diye sevinir ve seni taktir eder. Yaparken, yenisi yapılıyor diye sevinir, seni taktir eder. Oyları kazanırsın derdi.
Nitekim siyasi iktidarın 17 yıllık başarısının gerisinde inşaat yatıyor. Yol-tünel-köprü-havalanı yapıyor. Eskileri yıkıyor.
Şinasi Kara
YORUMLAR