1980 öncesinde, Parlamento işlevini tamamen yitirmişti. Yasalar çıkmıyor. Koalisyon Hükümetleri çabuk bozuluyor. Devlet, bürokrasinin elinde kalıyordu. Devlet işleri yürümüyordu. Yasama-Yürütme ve Yargı arasında denge bozulmuştu. Yürütme ve Yargı, yasamaya egemen oluyordu. Hakimler Hükümetinden söz ediliyordu.
Başkanlık Sistemi çözüm olarak görülüyordu. Yaşanan olaylar karşısında, Devlet ve Politika isimli kitabımda, Başkanlık Sistemini savundum. Bu konuda, Rahmetli Demirel ile günlerce tartıştık. Demirel, Başkanlık Sisteminin ''bize uygun olmadığını'' iddia ediyor. ''Yasaların sert uygulamasını'' getirir. ''Demokratik siyasetin amacı, ceberrüt yasaları yumuşatmaktır'' diyordu.
Uygulamaya geçilen Cumhurbaşkanlığı Sistemi, yazdıklarım ile uzaktan yakından alakası yoktur. Kitap ortada. Açıp okuyun. Göreceksiniz ki, Başkanlık Sistemi denildiği zaman farklı bir sistemden söz ediliyor. Tipik ve başarılı örneği Amerika Birleşik Devletlerinde uygulanıyor.Kitapta savunulan da benzeridir.
Cumhurbaşkanı seçilince, partisi ile ilişkisinin kesilmesi lazım. Zira, Cumhurbaşkanı devleti temsil ettiği için tarafsız ve bağımsız olması gerekiyor. Parti başkanı ile Cumhurbaşkanlığı makamı birleşince, tarafsız ve bağımsızlık ilkesi zarar görüyor.
Ülkemizdeki uygulamanın gerisinde ''Lider Geleneği'' yatıyor. Liderini kaybeden Anap ve Doğru Yol Partileri dağıldı. Aynı duruma düşmemek için AKP, böyle bir seçim yaptı. Ancak, uygulama sorunlar yaratıyor.
1. Partili Cumhurbaşkanlığı uygulaması, kutuplaşmalara neden oldu. Kutuplaşma giderek artıyor. Halbuki, Cumhurbaşkanı'nın toplumun tamamını kucaklaması gerekiyor.
2. Cumhurbaşkanı halka hitap ederken, Parti Başkanı olarak mı, yoksa Devlet Başkanı olarak mı hitap ettiği anlaşılamıyor. Parti politikası, devlet politikasına dönüşüyor.
3. Cumhurbaşkanı'nın sorumsuzluk ilkesi var. Bu nedenle, ceza yasaları ile Cumhurbaşkanı koruma altındadır. Cumhurbaşkanı doğrudan icraat makamına dönüşünce, eleştiri kaçınılmaz oluyor. Eleştiri ile hakaret arasındaki ince çizgiyi, hukuk nosyonu olmayanlar bilemiyor. Yasaları bilememek mazeret sayılmaz kuralı işliyor. Cumhurbaşkanına hakaret suçu oluşuyor. Halbuki, demokrasilerin temeli icraatların sonuna kadar eleştirilmesini gerekli kılıyor.
4. Başkanlık Sisteminin de kendine özgü sorunları var. Uygulanmakta olan Cumhurbaşkanlığı sisteminde, bu sorunlar aleniyet kazandı. Bunların başında Denge-Kontrol (Checking and balancing) mekanizması geliyor. ABD bu sorunu, Komiteler aracılığı ile çözüyor. Bizde ise sıkıntı yaratan uygulamalar öne çıkıyor.
5. Montesquieu'nun Yasama-Yargı-Yürütme dengesi, en iyi Başkanlık Sisteminde işlerlik kazanır.
Uygulamakta olduğumuz Cumhurbaşkanlığı Sisteminde ise, dengenin Yürütme lehine bozulduğu görülüyor.
Muhalefet eski düzene geri dönmek amacıyla Parlamenter Sistemi savunuyor. Halbuki, Parlamenter Sistem ''İstikrarlı Hükümet'' sorununu çözemiyor. Azınlık oyları ile iktidar olmaya olanak tanıyor. Parlamenter sistemi savunanlar, AKP'nin yüzde 36 oy ile iktidara geldiğini unutuyor.
Şinasi Kara
YORUMLAR