On dönüm bostan, yan gel yat Osman.
Bu ifade, ülkemizin gerçek sorununu yansıtıyor. Asgari bir geliri elde eden insanımız tembelliği tercih ediyor. Tercih toplum geneline yayıldığı zaman, karşımıza tembel bir toplum çıkıyor.
Ülkemize bir göz atalım;
1. Çalışma gücü olduğu halde 38 yaşında emekli olan insanımız var. Fiskobirliğe 2 çuval fındık veren insanları emekli ettik…..Hiçbirisi “bu benim hakkım değildir” demedi. Sonuç ortada 16 milyon emekli var. Ülke ekonomisinin bu kadar insana kaynak ayırması mümkün değil.
2. Varlıklı olduğu halde, 5 milyon civarında yeşil kartlı yardım alan insanımız var. İçlerinde mal varlığını çocuklarına devredip yardım alanlar var. Hiç birisi “bu benim hakkım değildir” demiyor.
3. Yolum, Ordu- Efirlideki su işleri idaresine düşmüş idi. Konuşma sırasında gereğinden fazla mühendisin atıl şekilde oturduklarını fark ettim. Böyle bir durum devletin her kademesinde var. Devlete ve millete hiç katkısı olmadan maaş alan insanların sayısı milyonları bulmuş. Hiçbirisi “bu benim hakkım değildir” demiyor.
4. Ülkemizde 50.372 muhtar var. Hiç bir iş yapmadan maaş alıyorlar. Bu fakir milletin sırtına yük olmuşlar. Hiç birisi “bu benim hakkım değildir” demiyor.
5. İslamiyette para ile din görevi yapmak günahtır. Suudi Arabistanda maaşlı imam yok. Buna rağmen diyanet 211.164 kişiyi istihdam ediyor. Ekonomiye katkıları yok. Öğretmenden çok maaş alıyorlar.
2024 yılında imamlara 91 milyar 824 milyon 105 bin lira maaş ödenmiş. İmamlar hem günah işliyor, hem de katma değer üretmeden maaş alıyor. Hiçbirisi “bu benim hakkım değildir” demiyor.
“Bu benim hakkım değildir” demeyenlerden oluşan bir toplum ÇÜRÜMEYE mahkumdur. Ekonomide çürüme ENFLASYON ile kendini gösterir. Türk toplumu “hızlı bir çürüme süreci” yaşıyor.
Çare, köklü bir reform yapmaktan geçiyor.
Şinasi KARA
YORUMLAR