Sinasi Kara
İslam coğrafyasındaki perişanlığı, korkusuz Gazeteci Hüsnü Mahalli üç cümle ile özetliyor. ''Yoksullaştır, cahil bırak ve beyinlerine egemen ol''.İslam coğrafyasında uygulanmakta olan üç prensibin sosyolojik temelleri var. Bu temellerin kökeni, dine dayanıyor. Sırasıyla inceleyelim;
1. Yoksullaştırma;
Yapılacak ilk iş ''İnsanları yoksulluğa ikna'' etmektir. Din adamları, kadercilik felsefesini kullanarak ''Yoksulluğun Allahtan geldiğine'' Müslümanları ikna etmeyi başarıyor. Mutlu yaşamın ''Cennette olacağına'' Müslüman halk ikna ediliyor. İnsanlar, bu dünyada çalışıp para kazanıp rahat yaşamak yerine, mevcut ile yetiniyor. Zamanlarının büyük kısmını ibadet ile geçiriyor.
''Yoksulluğu kutsama eylemi'' Türkiye'de denendi. Ancak, gençler arasında ters tepki yaptı. Gençler Camiye gitmiyor. Nedeni polemik konusu oldu, Gazeteci Fatih Altaylı, nedenini Diyanet İşleri Başkanına hitaben makale konusu yaptı. Diyanyet İşleri Başkanını kastederek ''Siz mercedese biniyorsunuz, gençlere yoksulluğu övüyorsunuz'' diyerek çıplak gerçeği açıkladı. Diyanet İşleri Başkanının sesi dahi çıkmadı. Kuraldır; sessiz kalmak kabul etmek anlamına gelir. Eski deyimle ''Sükut, ikrardan gelir''
Yoksullaştırmanın ikinci yolu, gelir seviyesini düşük tutmak'' tır. İslam coğrafyasında öyle de oluyor. Petrol zengini İslam ülkelerinde, petrol gelirleri halkın geneline yansımıyor. Devlete egemen küçük bir azınlık paylaşıyor. Türkiye'de ise, ENFLASYON yoluyla, geniş halk kitleleri yoksullaştırılıyor.
Yoksul kalmanın en önemli nedeni, sermaye birikimindeki eksiklikte yatar. Sermaye birikimi olmadığı zaman, işsizlik artar. İşsizlik yoksulluk getirir. Zannedildiği gibi, insanlara işi patron vermez. İş yeri verir. İş yeri ise sermaye olmadan açılamaz.
Sermaye kaçıran ülkelerde SERMAYE BİRİKMEZ. Petrol satışından gelir elde eden ülkelerde sermaye durmuyor. Uluslararası finans piyasasına gidiyor. Halk istifade edemiyor. Servet ve sermaye vergilerinin uygulandığı ülkelerde sermaye durmaz. Reel faizin, Libor altında kaldığı ülkelerde sermaye durmaz. Bu iki kurala, İslam ülkeleri uymuyor. Sermaye birikmiyor. Biriken finans kapital, ülkeden dışarı akıyor.
Siyasi istikrarsızlık, kaynakların silah sanayine aktarılmasına neden olur. Sermaye birikmez. En çok silaha para ödeyen devletler, İslam ülkelerinde bulunuyor. Silah tacirleri, iç ve dış istikrarsızlık yaratmada başarılılar. Nitekim 1400 yıllık geçmişi olan Şii ve Sünni Mezhep ayrıcalıkları kullanılıyor. Türkiyede, ırka dayalı ayrıcalıkları kullanılıyor. Türkiye düşmanları açıkça destekleniyor.
2. Cahil Bırakmak;
Nobel ödüllü Profesör Dr. Aziz Sancar ''Son 500 yıldan beri İslam ülkeleri bilime katkıda bulunamadı'' diyor. Doğru söylüyor. Zira İslam ülkeleri ''Pozitif bilimleri'' ihmal eden eğitim sisteminden kurtulamadı. Ezbere dayalı, dini eğitime önem veriliyor. Dini eğitim, daha önceden söylenmiş sözleri tekrar etmekten başka bir iş yapmıyor. Türkiyede, Fen Liselerinin on mislinden daha çok İmam Hatip Lisesi var. İmam Hatip Liseleri mesleksiz, hiç bir işe yaramayan amele üretiyor.
Bir de okumuş cahiller var. Bunun için, okullarda matematik dersini seçmeli hale getirmek yetiyor. Magazin kültürünü yaygın hale getirmek, insanları 300 kelime ile konuşur duruma sokuyor. Okuduğunu anlamayan, cahil bir nesil yetişiyor.
3. Beyinlere egemen olmak;
İnsan yoksul kalınca, her türlü yardımı kabul eder. Yardımı yapan devlet ise, siyasi iktidardakilere destek veriyor. Kendini yoksul bırakanın, siyasi otorite olduğunu unutuyor. Yoksul ve cahil kalan insanlar, yönetimlerin kulu ve kölesi olmaya hazır bekliyor.
Şinasi Kara
YORUMLAR