Ekonomi rakam bilimidir. Ekonomi konusunda, rakamlara dayanmayan bilgileri yok sayınız.
Son günlerde, siyasi amaçlara hizmet eden ''Ekonomi batıyor, Türkiye iflas etti'' gibi yazılar görüyorum. Bunlar doğru değil. Ortada iflas olmadığı gibi, Türkiye'nin çözülemeyecek sorunu da yok. Faizin düşük tutulması yüzünden, enflasyon hızlandı. Onun da çözümü kolay.
Bir devletin iflas edebilmesi için, BORCUNU ÖZEYEMEZ duruma düşmesi lazım. Türk devletinin böyle bir sorunu yok. Devlet borçlanmadı. Özel sektör borçlandı. Serbest piyasa ekonomisinde, özel sektöre ''neden borçlanıyorsun'' dahi diyemesiniz. Özel sektör borcunu öder. Ödemez ise, mülkiyet sorunu ile karşılaşır. Genellikle, sermayeye ilave ederek, özel sektör ''dış borç'' sorununu çözüyor.
Devlet borcunu ödeyemez ise zor duruma düşer. Devletin borcu gelecek kuşaklar üzerine yük olarak yansır. Türk devlet geleneğinde borçlanma tercih edilmez. Karar makamları ''Osmanlının borç yüzünden'' yıkıldığını bilir. Türk Devletinin 2002 yılında dış borcu 129 milyar dolar idi. Bir kısmı ödendi, bir kısmı yenilendi. 136 milyar dolar civarında borcu var.
Ancak 2002 yılında, Kemal Derviş bankaların dış borcuna karşılık, Hazineyi kefil vermiş idi. Türkiyede yerleşik bankaların, dışarıya olan borçlarına Hükümet kefil. Bankaların dış borcu eklendiği zaman, Dünya Bankası tanımlı kamusal sorumluluk 226 milyar doları buluyor. 450 milyar dolar hesaplanan ülke borcunun, kalanı özel sektöre ait.
Maastricht Kriteri, devletlerin borçluluk sınırını belirliyor. Sınır ulusal hasılanın yüzde 60 oranıdır. Bizim ulusal hasılamız 850 milyar dolar civarında. Uluslararsı belirlenmiş kriterlere göre; Türk Devleti, ulusal hasılanın yüzde 26 si civarında borçludur. Bu rakam Maastricht kriterinin yarısından az. Avrupa Birliğinde kriteri tutturan ülke yok.
Olaya ülke bocu açısından baktığımız zaman da durum, bahsedildiği gibi kötü değil. 450/850= Yüzde 53 civarında bir orana ulaşılır. Ülke borcu açısından dahi, Türkiye, Maastricht kriterinin altında kalıyor.
Bu ekonomik gerçekler önümüzde iken, neden bazı odaklar, Türk Ekonomisini kötülüyor?
- Birinci ve önemli neden, IMF dir. 2013 yılında IMF'ye olan borçlar ödendikten sonra, City of London bankerlerinde telaş başladı. Bu telaş, Türkiye'nin finansal özgürlük kazanmasından kaynaklanıyor. IMF, ülkelere borç vererek ''Siyasi kararları'' etkileme peşindedir. Türkiye ısrarla, IMF den borç almıyor. Bankerlerin uzantısı olan Derecelendirme Kurumları yoluyla, Türkiyenin kredi notu bilinçli olarak düşük tutuluyor. CDS leri bilinçli olarak yükseltiliyor. Bunları örnek gösteren işbirlikçiler, ekonomiyi kötülüyor.
- Muhalefet, sürekli ekonomi kötü siyaseti yapıyor. Amaç iktidarı kötülemek ve siyaseten oy devşirmek. Ancak, bu gibi siyasi söylemler, ülke ekonomisine zarar veriyor. İtibar sarsıyor. Bu eyleme, Fetocular da dahil oldular. Ekonomiyi kötüleyerek, ülkede panik yaratma peşindeler.
- Yanlış ekonomi politikası, TL yi değersiz paraya dönüştürdü. Düşük faiz politikasının, ağır sonuçları yaşanıyor.
- Bir de cari açığımız var. Tarihi rekorlara koşuyor. Cari açık incelendiği zaman, açığın dış ticaretten geldiği görülür. Ticaret dengesinden açığın, kayıtlara girmeyen bir kısmı vardır. Rusya ile yapılan dış satımlardan kaynaklanıyor. Mal ithal ediliyor. İthal edilen mal, kayıtlarda görünüyor. İthal edilen mal, Rusyaya ihraç ediliyor. Ve fakat, kayıtlarda görünmüyor. Dış ticaret dengesinden açık yüksek görünüyor. Realitede ise İstanbul Merkantilizmi yaşanıyor.
Ekonomi hakkında yazılan yanlış propagandaya inanmayınız. Türkiyenin çözülemeyecek ekonomik sorunu yoktur.
Şinasi Kara
YORUMLAR