ANILAR VE BİR HİKAYE
Sene 1980, Hamburg Göethe Enstitüsünde Almanca dersi alıyorum. Dersler epey ilerledi. Eğitmen benden rahatsız olmaya başlamıştı. Önüme, Almanca yazılı bir metin koydu. Okumamı istedi. Okudum. ''Bir kere daha oku'' diye ikaz etti. Tekrar okudum. Basit bir hikaye idi.
Yazıyı önümden aldı. Eğer, hikayenin anlamını almanca anlatabilir isem, okulu bitirdiğime dair sertifikaya hak kazanmış olacağımı söyledi.
Aradan 40 sene geçse de hikayeyi unutmadım. Almanyada yaşanmış bir olayı anlatıyor. Başlık, dolandırılan dolandırıcı (betrogene betrüger) idi.
Çiftçi bir Alman kadın tereyağ üretiyor ve satıyor. Sattığı kişiler arasında ekmek üreten fırıncı da var. Bir gün fırıncı, satın aldığı tereyağını tartıyor. Bir kilo olması gereken tereyağ 900 gram geliyor. Kadını, dolandırıcılıktan mahkemeye veriyor.
Hakim kadına ''Neden eksik tereyağ sattığını'' soruyor.
Kadın ''Eksik olduğunu bilmiyorum. Ben her gün fırıncıdan bir kiloluk somun alırım. Terazinin bir kefesine somunu koyar, diğer kefesine tereyağını koyarım. Eşit gelince, paket eder fırıncıya teslim ederim'' diyor. Ve fırıncıdan satın aldığı somunu Hakime uzatıyor.
Mübaşir somunu kadından alıyor. Tartıyorlar, somun 900 gr. geliyor. Kadın beraat ediyor. Gerçek dolandırıcının fırıncı olduğu ortaya çıkıyor.
Topluma dikkatlice bakınız. Dolandırıcılar, masum insanları, kendileri gibi zannediyor. Karalamaktan çekinmiyor.
Şinasi Kara
YORUMLAR