Barolar, kanun ile tüzel kişilik kazanmış kurumdur. Üyeleri Avukatlardan oluşuyor. Üyelerinin avukat olması nedeniyle, diğer meslek teşekküllerinden farklı bir yapı taşıdığı zannedilir. Fakat, sosyo-ekonomik açıdan aralarında önemli fark yoktur.
Barolar pozitif hukukun ürünüdür. Pozitif hukuk, yürürlükteki yasa ve yasaya bağlı mevzuattan oluşuyor. Pozitif hukuk kuralları, yasa yapıcılar tarafından her zaman değiştirilebilir. Bir de doğal hukuk var. Doğal hukuk, doğada mevcut olan hukuktur.
Önemli olan pozitif hukukun, doğal hukuk ile özdeş olmasıdır. Doğal hukuktan uzaklaşan, pozitif hukuk kuralları uygulanamaz. Uygulanması, toplumsal rahatsızlıklara neden oluyor. Uzun süre uygulanamayan pozitif hukuk kuralları, kadük olur.
Pozitif hukukun tüzel kişilik kazandırdığı kurumlar, yasa yürürlükte olduğu sürece yaşama imkanına sahiptir. Arkasındaki yasal dayanak çekildiği anda, tüzel kişiliğini kaybediyor. Odalar ve barolar gibi suni tüzel kişilik kazanmış kurumlar bunların başında geliyor.
Avukatları barolara üye yapmak, pozitif hukuktan kaynaklanıyor. Baroya kaydolmayan avukat, avukatlık mesleğini yapamıyor. Bu yasal bir mecburiyet.
Doğal hukuka göre, bireyin özgür olması gerekir. Seçimini kendi hür iradesi ile yapması gerekir. Mevcut düzende, avukatın hür iradesi ile seçim yapması söz konusu dahi değil. Bir odaya girme mecburiyeti var.
Barolar ve muhalefet ''Avukatlara hür iradelerini kullanma fırsatı'' tanıyan yasa tasarısına karşılar. Bu karşı duruş, doğal hukukun bireye tanıdığı hür iradeyi kullanma hakkı ile tezat teşkil ediyor. Bireyi özgür kılmaya karşı duruş, statikodan kaynaklanıyor.
Esasen, hür irade gasbı sadece barolar için söz konusu değil. Tüm odalar için geçerlidir. Doğal hukukun gücü, hür iradeye yönelik pozitif hukuk kısıtlamalarını sonunda kaldıracaktır. Sadece zaman gerekiyor.
Şinasi Kara
YORUMLAR