Dedem, 1917 Gazze Savaşı gazisi idi. Savaşta esir düşmüş, 4 yıl Mısır'da esir kaldıktan sonra, İstanbula getirip serbest bırakmışlar. İstanbuldan, Ordu-Ulubeye yürüyerek ulaşmış.
Memlekete varınca bir de ne görsün, evin damı yıkılmış. Askere giderken bıraktığı 4 çocuktan ikisi ölmüş. Eşi ölmüş. İki kız çocuğu kalmış. Onlar da per-perişan. Küçük olanı dedemi tanıyamamış.
Dedem, damı onarmakla işe başlıyor. Çivi yok, alet edevat yok. Yiyecek yok. Kızlar, sakarca-melocan-hoşgıran gibi otlar yiyerek yaşamlarını südürmüşler. Dedem önce yoklar ile uğraşıyor.
İş bakıyor. Ağa hikayesini okuyanlar bilir. Ağa ile koyun ortaklığı, başarısızlık ile sonuçlanıyor. Çalışması lazım. İş arıyor.
Köylerde erkek kalmamış. Askere giden geri gelmiyor. Gelenlerin de kolu-bacağı yok. Dedem, mahcur gazilerin ve dul kalan kadınların, tarlasını sürüyor. Ama, para yok. Para yerine mısır sözü alıyor.
Dedem ''paraya '' önem vermezdi. ''Para el kiri oğlum, önemli olan itibar'' derdi.
Dedem sigarayı çok içerdi. O dönemlerde, kağıda tütün sarılarak sigara yapılır ve içilirdi. Kağıdı bitmiş. Ulubey'de, Bezirganoğlu diye bir bakkal varmış. Oraya sigara kağıdı almaya gidiyor.
Bakkal Bezirganoğlu ''Abduraman, seni Ordu'da askeri komutan arıyor, bana gelsin diye haber bıraktı'' diyor. Dedem hemen Orduya hareket ediyor.
Ordu'da askerlik şubesine giderken, yolda yürüyüşünden Bölük Eminini tanıyor. ''Komutanım'' diye sesleniyor. Komutan da sesini tanıyor ''Abduraman sen misin'' diyor. Kucaklaşıyorlar. Savaş sırasındaki anıları tazeleniyor. Ağlaşıyorlar.
Bölük Emini ''Hapsamanadan (Şimdiki Gölköy) zahire taşıyoruz. Sürekli açık veriyorum. Taşıyıcılar, yolda gelirken mısırı çalıyorlar. Başım derde girecek. Güvenilir adama ihtiyacım var. Bana taşıma işinde yardım eder misin'' diyor. Dedem ''emrin olur komutanım'' diyerek, askeri zahire taşıma işine başlıyor.
4 Katır, 4 at ile Gölköy-Gürgentepe-Ulubey üzerinden, yıllarca askerin zahiresini taşıyor. Bölük emini olan komutanın tayini çıkıyor, gidiyor. Ama her gelen, dedemin işine devam etmesini istiyor. Zira, dedemin taşıma işinde, bir kilo zahire dahi kaybolmuyor.
Dedem her zaman ''En büyük servet, dürüstlük dür'' derdi.
Şinasi Kara
YORUMLAR