Yaşadığımız sorunların temelinde ''Bu benim hakkım değildir'' diyebilen insanların sayısındaki azalma yatıyor.
Türk geleneğinde ''Devletten geçinme kültürü'' yok idi. Sosyolojik yapıyı bozmak isteyenlerin ilk baş vurduğu metod ''devlet kanalıyla hakkı olmayana ekonomik kaynak aktarmakla'' başlar. Ülkemizde bu metodun başlangıç tarihi Menderes Hükümetleri dönemine rastlıyor. Menderes döneminde, Anadoluda bir siyasetçi ''Devletin malı deniz, yemeyen domuz, biz domuz olmayacağız arkadaşlar'' diyor ve alkış alıyordu.
Bu anlayış giderek yaygınlaştı ve Turgut Özal döneminde toplum geneline adeta yerleşti. Başbakan Turgut Özal ''Benim memurum işini bilir'' diyor, rüşveti meşrulaştırıyordu. Türk toplumuna ''Köşeyi dönme kültürü'' pompalanıyordu. Suistimaller, meşruiyeti kazanmıştı. Vatandaş için ''Bu benim hakkım değildir'' söylemi rafa kalktı. ''Gemisini kurtaran kaptan'' söylemi, toplumun kılcal damarlarına kadar indi.
İlk yozlaşma ''Sosyal devlet ve emeklilik sisteminde'' başladı. 38 yaşında insanlar emekli ediliyor. Hakkı olmayana, emeklilik dağıtılıyordu. Rahmetli Demirele ''Yapılan işin, ekonomik kurallara uymadığını'' hatırlatmıştım. Fakat, Popülizm önlenemiyordu. Zira, toplumda hak kavramı değişmiş, kim neyi nereden hangi metodla eline geçirirse, meşruiyet kazanmıştı.
Bozulmadan en çok tarikatlar istifade ettiler. Mevcutlara katılanlar, siyasi ve ekonomik başarı kazanıyor. Devlette yüksek memuriyete geliyordu. Sonunda olanlar oldu. Tarikatın biri, devleti tamamen ele geçirmeye kalktı. Bu tarikat engellendi ama sonuç değişti mi? Hayır. Boşluğu başkaları dolduruyor. Çünkü ''bu benim hakkım değildir '' diyen insan sayısı tükeniyor.
Hakkı olmayanın, siyasal güç ile hak kazanıyor olması sorunların kaynağını oluşturuyor. Nitekim;
1. Kariyer ve Liyakat sistemi bozuldu. Tarikata, siyasi partiye ya da yakın akrabalığa bağlı olarak devlet makamları paylaşılıyor. Devlet düzeni, vatandaşa yabancılaşıyor.
2. Popülizm öne geçti. Siyasi partiler, oy kazanmak amacıyla devlet kaynaklarını kullanmaktan çekinmiyor. Kaynaklar tükendi. Devlet ''daha fazlasını'' veremiyor. Devletten geçinme geleneği yerleştiği için, herkes bir an önce devlete hortumu bağlamaya çalışıyor. Her kesim ve vatandaş, devletten ''DAHA FAZLASINI'' talep ediyor. Değirmenin suyu nereden gelecek, diyen yok.
3. Nepotizm yerleştİ. En çok, üniversitelerde ''akrabayı koruma ve kollama yöntemi'' yerleşmiş durumda. Sonuç hemen kendini gösterdi. ''Türkiye'nin dünyada ilk 500 sıralamasına giren Üniversitesi'' yok.
4. Türkiyede eğitim, ekonomiden uzaklaşıyor. Talebi olmayan konularda eğitim veriliyor. ''Sistem diplomalı cahiller'' üretiyor. Nedeni ''diplomanın, hakkı olmayana hak kazandıran sistemin işliyor olmasından'' kaynaklanıyor.
5. Ekonomi olmayanı vermez. Olmayan, devlet kanalıyla verilmeye çalışıldığı zaman, enflasyon ortaya çıkar. Vermeden almak Allaha mahsustur. Vermeden alanlar çoğalıyor. Yüksek oranlı enflasyon yaşanıyor.
Çare bellidir. ''Bu benim hakkım değildir'' diyenlerin sayısında artış sağlamadıkça, işimiz zor görünüyor.
Şinasi Kara
YORUMLAR