"Amel imandan cüz değildir" prensibi, "Siyasal İslamı"
kurtarmış ve fakat "İndirilen İslamı" bitirmiştir.
"Amel imandan cüz değildir" ifadesi, Müslüman olmak ile Müslüman gibi davranmak arasındaki paralelliği ortadan kaldışmış, Kuran'ın emrettiği Müslümana yakışmayan eylem ve işlemleri yapanların dahi Müslüman sayılacağı, topluma kabul ettirilmiştir.
Hz. Peyagmber'in vefat ettiği 632 yılından sonraki yarım yüzyılda, İslam Alemi büyük travma geçirdi. Hilafetin, gelecek kuşaklara nasıl intikal edileceği çözülemedi. En büyük neden, Hz. Peygamber'in erkek evladının olmayışı idi. Zira arap kültürü "erkek egemen" yapı taşıyordu. Bu gün de öyledir.
Şam Valisi Muaviye, Hilafeti 657 tarihinden itibaren "kılıç zoruyla" kendi soyuna aktarma başarısı göstermiştir. Muaviye, Hz. Peygamberin damadı Hz. Ali'nin hilafetini kabul etmemiş. Politika yoluyla elinden almış, Hz. Peygamber'in torunu Hasanı, kendisinden sonra Halife olmaya ikna etmişti. Ancak, Muaviye Hasan'ı zehirletti.
Muaviye, hayatının son günlerinde oğlu Yezidi Halife ilan etti. Böylece Hilafet kıliç zoruyla Muaviye soyuna geçti.
İslam Alemine en büyük kötülüğü Yezid yapmıştır. 680 yılında, Hz Peygamberin torunu Hüseyin ve ailesini Kerbelada katletmiştir. Böylece Hz. Peygamberin soyu tükendi. Amaç miras yoluyla, Hilafetin Hz. Peygamber soyuna intikalini önlemek idi.
Ancak katliamlar nedeniyle, Hz. Peygamberin yeğeni Abdullah, Halifeliğini ilan etti. Abdullah'ın Hilafeti, Mekke ve Medinedeki sahabeler tarafından kabul gördü. Orataya iki Halife çıktı. Birisi ikna yoluyla Abdullahın Hilafeti, diğeri Kılıç yoluyla Yezid'in Hilafeti.
Yezid, Ordusunu Medine üzerine sürdü. Medine işgal edildi. Abdullahın Hilafetini tanıyan 900 sahabe katledildi. Medine üç gün süreyle yağmalandı. Tarihe "Harre Olayı" denilen Islamın yüz karası bir vaka yaşandı. Medineliler, Harre olayı nedeniyle evlenecek kızlarının bekaretini garanti edemiyordu.
Yezid Orduları Medine'den sonra Mekke'ye girdiler. Kabeyi mancınık ile yaktılar. Yezid'in ölüm haberi üzerine geri döndüler.
Emeviler, iki başlı Halifeliği kabul edemezdi. 692 yılında, Halife Abdullahı yok etmek üzere Haccaç adındaki zalim komutanı görevlendirdiler. Haccac Medineyi tekrar işgal etti. Geride kalan 29 sahabeyi katletti. Sıra Mekkeye gelmişti. Zira, Halife Abdullah Kabe'ye sığınmıştı. Haccac Kabeyi mancınık ile yaktı, yıktı. Abdullahı yakaladı ve kafasını kesip Şama gönderdi.
Haksızlıklar ve en önemlisi Kabe'nin yakılması İslam Aleminde "inanç travması" yarattı. Kur'andaki "Ebabil Kuşları" ile ilgili Fil Suresi tartışılır oldu. Bu tartışma Siyasal İslamı bitirmek üzereydi ki, Saltanatçı Din Adamları devreye girdiler. "Amel, İmandan Cüz Değildir" prensibini geliştirdiler.
Amel ile Müslüman olmak ayrıştı. Kötü amel işleyenler de Müslüman sayılacaktı. Meselenin özü "sorunun nasıl çözüleceğine" dayanıyordu. Bunun için "uydurma hadis dönemi" başlatıldı. Hadisler ile "yeni bir Islami anlayış" yaratıldı. İndirilen din ile alakası olmayan "uydurulan din" ortaya çıktı.
Uydurulan Din sınır tanımıyordu. Kuran bir tarafa bırakıldı. Müslümanlık "şekil şartları yerine getirmekle özdeş hale" getirildi. Müslüman olmak beş şarta bağlandı. "İman, Namaz, Oruç, Zekat ve Haç" yerine getirildiği zaman Müslüman olmaya yeterli geliyordu. Bu anlayış 1300 yıldan beri bozulmadı.
Halbuki, Kuran'a göre Müslüman; çalmayacak, katletmeyecek, yalan yere şehadet etmeyecek, teraziyi düzgün tartacak, devlet malından hırka dahi aşıtmayacak, faiz ve rüşvet almayacak ve vermeyecek.... insan hakkına saygılı olacaktı.
Hırsızları, yağmacıları ve katilleri korumak üzere "Amel, imandan cüz değildir" denilerek sistem geliştirildi. Yapılan kötü amelden kurtulmak amacıyla "Kandil Günleri" icat edildi.
Saltanatçı Akım "Siyasal İslamı" kurtardı. Ancak, Akılcı İslamı Akım "Kur'an İslamına dönülmesini" talep ediyor. Bu talep, Hanefi Mezhebinin kurucusu "Ebu Hanife" (699-767) den beri devam ediyor.
YORUMLAR