Bu yazımda sizleri sadece tebessüm ettirmek ve bir nebze de olsa keyiflendirmek istiyorum. Zira hayatın içinde o kadar ağır gündemler var ki.. Gündelik hayatın ve de özellikle Siyasetin boğucu ve yorucu gündemi içerisinde biraz nefes almak gerekiyor.
Bugün farklılıklarımızı kaşımak değil, üzerinde ittifak edeceğimiz güzellikleri paylaşmak istiyorum.
Yazık ki ortak değerlerimiz kin’ e kurban ediliyor.
Uzun zamandır Millet olarak birlikte sevinemez ve birlikte üzülemez olduk. Ortak değerlerimiz vardı bizim! Ancak görüyorum ki değerlerimiz farklılaştı. Kişiye göre, guruba göre, zamana göre, konjonktüre göre vaziyet alır olduk. Dün Ak dediklerimize bugün kara diyoruz! Dün iltifat ettiklerimize bugün eşkıya muamelesini reva görüyoruz. Sevgimiz azaldı, öfkemiz kabardı! Biraz tebessüm iyi gelir belki..
Bugünkü yazımda söz sultanları, bilge insanlardan derlediğim, hayatın içinden sıcacık kısa hazır cevaplar paylaşacağım. Keyif almanız dileğiyle…
İşte Kulağa Küpe Olacak Tarzda Hazır Cevaplar:
Sokrat ölüme mahkum edildiğinde eşi:
-Haksız yere öldürülüyorsun diye ağlamaya başlayınca,
Sokrat:
-“Ne yani, bir de haklı yere mi öldürülseydim?. “der..
***
Bir Rus generali, Şeyh Şâmil'in iştahını abartarak "Beni yemenizden korkuyorum" deyince, Şeyh Şâmil:
- Boşuna korkmayın efendi, demiş. Bizim dinimizde domuz eti yemek haramdır.
***
Bir toplantıda bir genç M. Akif'i küçük düşürmek için:
-Affedersiniz, siz veteriner misiniz?
M. Akif hiç istifini bozmadan cevaplamış:
-Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?
***
Kulaklarının büyüklüğü ile ünlü Galile' ye hasımlarından biri:
-Efendim, kulaklarınız bir insan için büyük değil mi?
Galile cevaplamış:
-Doğru, benim kulaklarım bir insan için büyük ama,seninkiler bir eşek için fazla küçük sayılmaz mi?
***
Amerikalı iş adamı, bir Çinli'yle alay ederek sormuş:
- Ölüleriniz, mezarlarına koyduğunuz pirinçleri ne zaman yiyecek?
Çinli, başını kaldırmadan cevap vermiş:
- Sizin ölüleriniz, koyduğunuz çiçekleri kokladığı zaman.
***
Talebelerinden biri, Konfüçyüs'e:
- "Ölüm nedir?" diye sorduğunda, Konfüçyüs'ün cevabı şu olmuş:
- Hayat hakkında ne biliyorsun ki, sana ölümden bahsedeyim.
***
Harun Reşit, kendisini sık sık ikaz eden Behlül Dânâ Hazretlerine:
- Sen kendi işine bak, dermiş. Her koyun kendi bacağından asılır.
Bir gün sarayı pis bir koku kaplamış. Sebebini araştırdıklarında, üst kattaki bir odada bacağından asılı bir koyun bulmuşlar. Bu işi yapanı da keşfetmişler tabi ki: Behlül
Halife, kendisini sıkıştırdığında:- “Gördüğünüz gibi, her koyun kendi bacağından asılır efendim, demiş. Fakat etrafı kokuttuğu için, herkesi rahatsız eder.”
***
Üstad Necip Fazıl vapurla Kadıköy’e geçerken yanına birisi yaklaşıp:
- Üstad, demiş, Peygambere ne gerek vardı! Biz yolumuzu bulurduk!
Necip Fazıl okuduğu kitaptan başını kaldırmadan:
- Ne diye vapura bindin ki, yüzerek karşıya geçebilirdin..
***
Bir doktor alkolsüz bira içebilir miyim? diye soran hastasına, Nasreddin Hoca'nın şu fıkrası ile cevap vermiş:
Adamın biri, Nasreddin Hoca'ya:
- Tuvalette bir şey yemek caiz midir? diye sorunca, Hoca:
- Caizdir, demiş. Ama içeride başka bir şey yediğini zannederlerse, ne diyeceksin?
***
Bir Fransız yazar, Mehmet Akif'e:
- Kadınlarınızı evden çıkartmadığınız doğru mu? diye sorduğunda Akif:
- Daha önceleri öyleydi, demiş. Fakat şimdi dışarı çıkarttık ve bir türlü içeri sokamıyoruz.
YORUMLAR