Reklam
Psikolog- Meleyke Mursaguliyeva

Psikolog- Meleyke Mursaguliyeva

Sağlıkla Kal

ÜMİT

04 Temmuz 2024 - 12:57

Ey sevgili okurum, bugün size “Ümid” yeteneğiyle geldim. Doğuştan bizde varolan, kimisi bu yeteneği geliştirirken kimisi bu yeteneği beslemediği için köreltmiştir.  Ümidi her kes kendi penceresinden bakar ve ona göre tanımlar.  Benim penceremden ümid şöyle gözüküyor; Allah’ın fazlına, ihsanına, keremine, rahmetine ve lütfuna bel bağlamak ve ümitsizlik halinin zıttıdır.
Ümit amaçları olan bir şeyin başarıya ulaşmak için yollar olduğuna inanmak ve bu yolları kullanmak için motivasyonunun olmasıdır.
Kalbin hayatı ümitle sürer, yani gönül ümitle yaşar. Ümit ihsanı bol olan Allah'ın cömertliğine güvenmektir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:” Sana gerçegi   müjdeledik, ümitsizlerden olma! Dediler . O da Sapıklardan başka kim Rabbinin rahmetinden ümit keser ki? Dedi”. (Hicr, 55-56)
Mevlana ise ümit ile ilgili bu sözleri söyler: ”Ümitsizlik diyarına gitme umutlar var. Gönül seni gönül ehlinin diyarına çağırır; ten ise seni su ve çamur hapsine çeker. Aklını kullan. Gönlüne kulak ver. Bir gönül ehline var. Ondan gönül gıdasını al. Onunla gönlünü gıdalandır.”
Kuran, ümitsiz olmayı insanın kendisine karşı bir zulüm olarak değerlendirir. “Deki: Ey çok günah işleyerek kendi öz canlarına kötülük etmede ileri giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Allah bütün günahları affeder. Çünkü O, gafur ve rahimdir.”(Zümer,53)
Ümitsizliğe düşmeme kendi benliğinden öte yüce benliğin olduğuna sağlam inanmayala bağlıdır. Peygamberler Tarihine baktığımızda her peygamberin hayatı bizlere ümit dersini ince ayrıntısına kadar öğretir. 
Hz. Yakup (a.s) oğullarını Hz Yusuf’u ve Bünyamin’i bulmak üzere göndermekle, Allahtan ümidini kesmediğinin işaretidir. Hz. Yakup (as) Yusuf’u kurtlar yediğine inanmamış ve ona bir gün kavuşacak olmanın ümidini içinde taşımıştır. Kardeşleri Bünyamin’i götürmek istediklerinde, onu koruyacaklarına dair söz verirler. Hz. Yakup onların bu söz verme ameline güvenerek, izin verir. Fakat döndüklerinde Bünyamin’i yanlarında göremeyince, Allah’ın bunda bir cilvesi var diye düşünür ve rahmetinden ümit kesmez. Hiçbir zaman ümitsizliğe düşmemesi, ümitle şahlanmanın Cenabı Hakka sağlam inanmayla olduğunu gösterir bizlere.
La havla ve la kuvvete illa billah’ın sahibine inanmak;
Hiç kimsenin ve hiçbir şeyin Onun havli olmadan evirip çevirmesi, şekillendirmesi, bir kalıba koyması, bir suret ortaya koyması ve onun kuvveti olmadan hiç bir şeyin meydana gelmesi söz konusu olmaması demektir.
Uzun yolları aşarak hedefe varma mevzusunda la havla ve la kuvvete illa billah, Cenabı Hakk’ın rızasını elde etmede la havle  ve la kuvvete illa billah, aşkı iştiyakla Ona ulaşmada la havla ve la kuvvete illa billah.
İman zayıfladıkça ümitsizlik güçlenir. Çünkü iman yeteneği bize aidiyet duygusunu kalbimizde pekiştirir. Aidiyet yeteneği bizi bir yere kök saldırır. Tıpkı ağacın köklerinin toprağa tutunması gibi. İman güçlendiği nispette ümitsizlik küçülür.
Mehmet Akif ne güzel resmetmiş şiirinde:
Yeis öyle bataktır ki,
Düşersen boğulursun
Azmine öyle sarıl ki,
Bak ne olursun.
Yaşayanlar hep ümitle yaşar,
Meyus olan ruhunun vicdanını bağlar.
Ey dipdiri meyyit
İki el bir baş içindi
El de senin başta senindir.
Kurtarmaya azmin niçin böyle yüreksiz ?
Sen mi yoksa ümidin mi yüreksiz ? 
İnanç yeteneği gelişmemiş bireylerin sıkıntılar karşısında kısmi sarsıntıya düşebilirler. Allah’ın kapısına yönelen katiyen boş dönmemiştir. Yol Onun yolu olduktan sonra çekilenler birer nimettir. Hiç öyle olmasaydı Peygamberler o kadar ağır şeyler yaşar mıydı?
Yurtlarını, yuvalarını terk eder miydiler?
Efendimiz Beytullah’ı terk edip, o günün şartına göre daha küçük yerleşim alanı olan Medine’ye hicret etti. Orada da onu rahat bırakmadılar. Uhut, Bedir gibi savaşlara  maruz kaldı fakat asla umudunu kesmedi.
Mevlana der ki; “ Çalınan her kapı hemen açılsaydı, ümidin, sabrın ve isteğin derecesi anlaşılmazdı.”
Ümitle uzun yollar aşılır; ümitle kandan irinden deryaları geçilir ve ancak ümitle dirliğe ve düzene ulaşılır. Ümit dünyasında mağlup olanlar, pratikte de yenilmiş sayılırlar. Ne yiğitçe ve çalımla yola çıkanlar vardır ki, iman ve ümit zaafından ötürü, yarı yolda kalmışlardır.
Ümitsizlik hem insanı hem toplumu bitiren ve tüketen yegane hastalık ve zehir olduğu gibi insanı ve toplumu ayağa kaldırıp canlandıracak yegane ilaçta inanç, ümit ve şevktir.
Ümitsizlik her kemalin önünde bir engel bir benttir. İnsanın mükemmele ulaşmasında dikenli bir yol gibidir ümitsizlik hastalığı. Bu hastalığı tedavi etmeden kemale ermek mümkün değildir.
Gonfucius der ki: “ Bir insan parasını kaybetmişse hiç bir şeyini kaybetmemiş demektir, sıhhatini kaybetmişse, hayatının yarısını kaybetmiş demektir, ümidini kaybetmişse, her şeyini kaybetmiş demektir.”
La Bretonne ise:” Umut, insanoğlunun bütün acılarının merhemidir” der.
Hayat ne kadar dar olsa da ümit çok geniş olduğunu unutmamak gerekir.
Umutla yaşar insan, umutla yükselir, umutla acıları diner, umutla zulumatlı günlerini aydınlığa çevirir. Umut insanı uzun yollarda canlı tutar.
Tüm dünya vazgeç dediğinde umut fısıldar; bir kez daha dene...

 

Meleyke Mursaguliyeva 

 

Bu yazı 295 defa okunmuştur .