Labirent
Hayat nasıl da geçiyor, zamanın hiç geçmediğini sanarken ?
Zamanın içinde kendi yolunu bulmak için labirentten geçerken.
Aramaya devam edip, nefes alıp soluğun sesini duyarken,
Hayatın içinde kendi kendine gezinirken.
Dünya incitenlerle dolu düşüncesiyle labirentin arasında bir sağa bir sola savrulurken.
Umutla yolun sonuna doğru yolculuk yaparken.
Kimi zaman bu labirent de saklanırken saklandığı yerde beklerken,
nefes kesen anılarını hatırlayıp dururken.
Zihninde hatırlar Winnicottun sözünü:
‘Saklanmak bir hazdır, bulunmamaksa bir facia’.
Saklanan bulunmak ister, kaybolmak değil. Bazen duyguları saklar bazen kendini.
Kendi labirentin de onları gömer.
Düşünür kendince duyguları tanımak ne kadar önemli?
Duygusunu bilmeyen kendi kendini nasıl bulacak ki? Kendinden saklananı, başkası bula bilir mi? Bakacağı yeri gören gözle arar durur. Görünen bir yansıma mıydı yoksa gerçeklerin ta kendisi? Labirentin merkezinde benliğini arayıp durur. Sakladığı duyguları yanına alarak, labirent dönemeçlerinin, arasında koşuşturur. Labirent neyi simgeliyordu? sordu kendine. İçinden bir ses yankı yaptı derinden: inişi ararsan çıkışı bulursun.Bu ikisi arasında gezinip durursun. Bilesin ki her ikisi hep tektir.
Doğru yol bir tanedir.
Doğru yoldan başka, herhangi bir yol yoktur; kestirme sanılan yollara girirsin ya çıkmazla karşılaşır ya da aynı yerde dolanıp durursun.
Labirent’te hedef dıştan içeri içten dışa olmak üzere ikili görünmedir. Dışındaki kimse için hedef merkezdir; içindeki kimse için hedef özgürlüktedir.
Labirentin planını bilmeden hedefe varamazsın.Hedefine varmadan kendini hapiste sanarsın.
Kolay labirent yoktur ey yolcu, bunu bilesin.Yolculuğa çıkanın, kolayı arayanı yoktur. Labirentlerin zor olmaları ortak özelliği
Labirentin sırrına vakıf olan, benliğini arayandır. Aradığını bulup yolculuğunu tamamlayandır. Labirentin merkezinde kendiyle buluşandı.
Meleyke Mursaguliyeva