Amirallerden birinin, bir YouTube kanalında " Yüce Türk Milletine" hitaben, yani bize yönelik kaleme aldıkları bildiri savunmasını Ankara İstiklal Mahkemesi'ne sevk edilmeden önce dinledim. Şöyle dedi:
"İfade özgürlüğümü kullandım ve toplumu bilgilendirdim. Bana madalya takmaları lazım. Hem de Atatürk kabartmalı kocaman bir madalya."
Yüce Türk Milleti ne der bilemem ama şahsen bana kalsa takarım o madalyayı.
Son Amiraller çıkışının ifade özgürlüğünü tartışmaya açması aslında iyi bir şey. En azından askeri kesim de bu konuda iki laf etmiş veya işitmiş olacak. Ömrünü hem kendisi hem de başkalarının ifade özgürlüğü mücadelesine adayan birisi olarak mevzuyu ilgiyle izliyor ve sosyal medyadaki tartışmaları okuyorum.
Ancak yakın tarihimize şöyle bir baktım. Askerlerin ifade özgürlüğü sorunu bu ülkede hiç olmadı. 1908 ve sonrasındaki askeri darbelerden beri askerler hem sözlü hem de silahlı olarak akla gelebilecek her türlü yöntemle kendilerini ifade ediyorlar. Kimi kime şikayet ettikleri belli değil.
Mesela, yine askerler son 40 yıldır televizyonlarda her akşam bir kanalda, günlük gazetelerin köşelerinde, internette, YouTube kanallarında baş aktörler.
Bizim kullanamadığımız ifade özgürlüğünü bizim adımıza da tepe tepe kullanıyorlar. Kullansınlar tabi, kıskanmıyorum. İfade özgürlüğünü saftrik bir biçimde kullanıp birkaç defa yargılandığım için bazen asker olsam da aynı özgürlüğü kullansam dediğim oluyor.
Şimdi diyeceksiniz ki, öyleyse neden bu amiraller ve taraftarları bugüne kadar başkalarına hiç kullandırmadıkları ya da yakıştıramadıkları "ifade özgürlüğü"ne sığınma gereği duydular.
Valla ben de merak ediyorum.
Cevabı Yüce Türk Milleti verecek sanırım.
YORUMLAR