Basın kavramı gazete, dergi, kitap, broşür gibi yalnızca yazılı ve basılı eserleri kapsayan bir anlamda kullanılmakta iken son zamanlarda bu kavram yazılı, görsel ve işitsel bütün kitle iletişim araçlarını kapsar konuma gelmiştir.
Basının temel görevi Devlet mekanizmasının işleyişini denetlemek ve eleştiri yoluyla yanlışları önlemek olarak özetlenmektedir.
Basın özgürlüğü ise düşüncelerin iletilmesini ve toplumda dolaşmasını gerçekleştirerek kişilerin ve toplumun haber almasını sağlayan bir ifade özgürlüğü aracıdır.Bu özgürlük bir yandan halkı ilgilendiren haber, düşünce ve görüşlerin iletimini güvence altına alırken diğer yandan da halkın bu bilgileri alma hakkını korumaktadır.
Ancak basın özgürlüğü sınırsız bir özgürlük değildir. Demokrasiyle birebir ilişkilendirilen bu kavramın sınırları da her ülkede, o ülkenin demokrasi anlayışı ve demokratik sistemin işleyişi doğrultusunda bir takım sınırlamalara ve yasal düzenlemelere tabi tutulmaktadır. Devletin ve toplumun var olabilmesini ve sürekliliğini sağlayabilmek için hürriyetlerin sınırlanması kaçınılmaz bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır.Mesela PKK’yı,bölücü örgütleri övmek özgürlük anlamında haber olarak kullanılabilir mi? Banka soymak adam öldürmek özendirici haber olarak verilebilir mi?
Türkiye’de basın özgür mü?
Gerçekten Türkiye’deki basın özgür olmayı istiyor mu? Yoksa birileri basını silah olarak mı kullanıyor?
Basın devlet mekanizmalarını, yapılan işleri denetleme ve halkın haber alma özgürlüğünü sağlamakla mı meşgul?
Hepimiz biliyoruz ki Türkiye’deki basının %90’ı asli görevini yapmıyor farklı işler peşinde koşuyorlar.Eskiden basın ihale işlerine bile giriyordu. Şimdilerde ihale işine girmelerine gerek yok direk olarak kendilerine yardımcı oluyorlar!!!!!
Herkesin gazetesi herkesin televizyonu belli..
İktidar kendi basınını oluşturmuş, parası olmayan muhalefette boş durmamış birkaç gazete ve birkaç kanal ile yetinir konuma gelmiştir..
Eskiden solcu geçinen şimdilerde Sağ tarafa dümen kıran veya bunun tersi de eskiden sağcı geçinen sonradan solcu olan Liboşlar menfaat perestler ülkemizde çok.Maalesef ki bunu en çok iktidar kanadında yani yandaş basında görmekteyiz..Efendim bu işin raconu budur kim iktidardaysa liboşlar,menfaatçiler o tarafa geçer yani sol iktidar olduğu zamanda yandaş basın onların yanında yer alır diyebilirsiniz.
Eskiden Yiğit olup kükreyenler şimdi sarayda şişko olup sustular.Billur su gibi görünen İlnur’lar da makamda yerlerini almış,katkılarıyla ülkeye hizmet eder durumdalar
Eskiden Demirel’in adamıydı sonradan Ecevitin daha sonra Özaldan yana tavır koydu şimdi de Reisin has adamı konumunda.Yalnız bir özelliği var gözleri velfecri okuyor, ki siz kimi kast ettiğimi gayet iyi anladınız.(“Gözleri velfecri okumak”deyimi,kurnaz,hileci,sinsilik peşinde olduğu kişinin gözlerinden, bakışlarından belli olması anlamına gelmektedir.) Bu yaşı Kemal’e ermiş adamcağız dolarları görünce ne yapacağını şaşırıyor sabahtan!!! akşama akşamdan sabaha!!! kadar gazetelerde yazılar yazıyor
Birileri de eskiden Ceviz kabuğu idi şimdi fındığa dönüştü. Kendisine akademisyenlik verilince payesi,Doçentlik payesini alınca adam yolunu şaşırdı. Kafasına taş düşmüş gibi önceden eleştirdiğin kişileri artık geliştirmez oldu.
Türk Hakan’ı Osmanlı padişahı endamıyla televizyonlarda boy gösteren ve araştırma şirketini yönlendiren zati muhterem de son zamanlarda pusulasını şaşırdı.. önceden aleyhinde konuşmuş olduğu kişilerin şimdi lehinde konuşmaya başladı..
Habertürk’te haberleri sunan bir zati muhterem basın mensubu arkadaşımız birilerinin işini halletmek için 10 milyon dolar??? aldığı iddia edilmedi mi? Yaptığı kanunsuz işten dolayı şimdilerde yüzünü hiç göremiyoruz
İki gazeteci kardeş bir belediye başkanının yolsuzluk yaptığı iddiasını içişleri Bakanı ile görüşüp halletmediler mi? Daha sonra Sedat Pekerle olan ilişkileri yüzünden şu anda basında adları geçmiyor bile.
Sahi bir zamanlar taraf gazetesi vardı o ne oldu? Hani şu feto‘nun kurdurmuş olduğu askerlere kumpas kuran gazeteden söz ediyorum.. uydurma evrakları getiren Mehmet Baransel yazıları yazan Ahmet Altan.Utanma duyguları olmayan ahlaktan yoksun insanlar Onlarca insanın ölümüne ve ailelerin perişan olmasına sebep oldular..
Bu tipte insanları yazmaya kalksak kitap yazarız.Basındaki bu yozlaşma sadece bizim Ülkemizde mi var? Dünyanın neresinde olursa olsun bu tür menfaatler her ülkede veya her basın da olabilmektedir..
Satılmış basına entellektüel fahişe diyen Swinton Solcu, ayni zamanda Karl Marks’ın arkadaşı bir gazeteci,1880’lerde New York Times’ta yazıyor.
Gazete bir Yahudi tarafından satın alındıktan sonra düzenlenen toplantıda, davetli gazeteciler basının onuruna kadeh kaldırmak üzere kürsüye çağırıyorlar onu. Swinton elindeki kadehiyle kürsüye çıkıyor. Çıt yok.
Ve tarihi cümleler dökülüyor bir bir ağzından...
"Dünya tarihinde şu anına dek, Amerika'da Özgür, bağımsız basın' diye bir şey olmamıştır. Bunu siz de biliyorsunuz biz de..." diye başlıyor sözlerine...
"Hiçbiriniz düşündüklerinizi olduğu gibi yazmaya cesaret edemezsiniz. Bunu yapmaya kalktığınızda yazdıklarınızın önceden basılmayacağını bilirsiniz, çünkü:çalıştığım gazete bana düşüncelerimi özgürce yazmam için değil, tersine yazmamam için bir ücret ödüyor. İçinizde benzer biçimde benzer ücret alan başkaları da vardır. Düşüncelerini açıkça yazacak kadar salak olan herhangi biri, sokakta başka bir is arıyor olacaktır.
Gazetecilerin işi; gerçeği yok etmek, düpedüz yalan söylemek, saptırmak, kötülemek, servet sahiplerine ve iktidara dalkavukluk etmek, kendi gündelik ekmeği uğruna yurdunu ve soyunu satmaktır. Bunu siz de biliyorsunuz, ben de…
Öyleyse simdi burada 'bağımsız, özgür basının(!) şerefine(!) kadeh kaldırmak' saçmalığı da nereden çıktı? Bizler, sahnenin arkasındaki zengin adamların ve emperyalistlerin oyuncakları, kullarıyız. Bizler ipleri çekilince zıplayan oyuncak kuklalarız... Onlar ipleri çekiyorlar ve biz dans ediyoruz. Yeteneklerimiz, olanaklarımız ve yaşamlarımız, hepsi başkalarının malı...
Bizler entelektüel fahişeleriz."
Nasıl tanımlama ammmma..
YORUMLAR