YAŞ ÇAY ALIM KAMPANYASI BAŞLIYOR
Reklam
Necdet TOPÇUOĞLU

Necdet TOPÇUOĞLU

ŞİMAL YILDIZI

YAŞ ÇAY ALIM KAMPANYASI BAŞLIYOR

13 Mayıs 2020 - 00:25

Çay işletmelerinin yapısını, Türk tarımında görülen yapısal bozuklukların dışında tutmamak gerekir. Medeni Kanunun miras ile ilgili hükümleri sebebiyle çay işletmeleri miras yolu ile bölünerek, işletmelerin büyük bir bölümü, ekonomik işletme büyüklüğünün altına düşmüşlerdir. Bu nedenle birçok üretici için çay üreticiliği, temel geçim kaynağı olmaktan çıkmış, ikinci iş haline gelmiştir.
 İnsanlar geçimlerini başka hizmet alanlarından temin etmek için büyük kentlere göçmüş, mevcut arazisini yarıcı olarak vermiştir. Bu durum çaylık alanlarda bakımsızlığa sebep olmuştur. İşletme ve üretici kavramları kaybolmaya yüz tutmuştur.

Ekonomik büyüklüğün altına düşerek işletme vasfını kaybeden çaylık alanların, mülkiyeti kişilerde kalmak üzere toplulaştırılarak ekonomik ölçekte işletmelerin kurulması için bir model oluşturma yoluna gidilmelidir. İşletme ve üretici kavramları yeniden hayata geçirilmelidir.

Çay bölgesindeki mevcut çaylık alanlar, başlangıçta tohumdan üretildiği için, piç tabir edilen formdadırlar. Ham madde olarak yaprak kalitesi düşüktür. 1994 yılında Hazine Müsteşarlığı desteğinde uygulamaya konulan budama projesi ile gençleştirme çalışmaları yapılmış olmasına rağmen, çalılaşan bahçeler fiziki olarak kısmen düzeltilmiş, ancak yaş yaprağın kimyasal bileşenleri yönünden bir iyileşme sağlanamamıştır.
Yaprağın kimyasal bileşenler yönünden kalitesinin iyileştirilmesi için, yüksek kaliteli anaçlardan çelik alınarak klonlama yolu ile fidan üretimi yapılmalı ve bu fidanlar ile uzun vadede bütün çaylıklar yenilenmelidir. Bu uygulama tek başına Çay-Kur’un üstesinden geleceği bir durum değildir. Bu nedenle konu ile ilgili kuruluşların paydaş olarak sorumluluk alacağı ülkesel bir proje çerçevesinde sorunun çözülmesi yoluna gidilmelidir.

 Japonya gibi disiplinli çalışan bir ülke bile mevcut çaylıklarını klonlama yolu ile 50 yılda yenileyebilmiştir. Aksi takdirde çok yakın bir gelecekte zaten ekonomik ömrünü tamamlamış olan çay alanları hasat yapılamaz hale gelecektir.

Çay alanlarından üç sürgün döneminde hasat edilebilecek yaş yaprağın tespiti kota ile belirlenmiş olup, birinci sürgün döneminde 570, ikinci sürgün döneminde 500, üçüncü sürgün döneminde ise 400 kg olmak üzere toplamda 1470 kg kota belirlendiği görülmektedir. Bu miktar mevcut çaylıkların durumu ve ülkemizin iklim koşulları dikkate alındığında yüksek bir rakam olarak değerlendirilmektedir.

Bu koşullarda evsafa uygun yaş yaprak alınması zorlaşmaktadır. Bundan 20-25 yıl öncesinde dekardan üç sürgün döneminde alınması gereken yaş çay yaprağı miktarı 900-1000 kg arasında değerlendiriliyordu. Çaylık tesislerde hiçbir iyileştirme sağlanmadığı halde dekardan üç sürgün döneminde alınacak yaş çay yaprağı miktarının artırılması haklı gerekçelere dayanmamaktadır.

 Diğer yandan birçok müstahsil çaylarını ya Gürcistan’dan gelenlere yarıya vermekte, ya da hasat işçiliğini Gürcü işçilere kilo hesabı ile yaptırmaktadır. Bu uygulama şekli çayların makas ile derin kesilmesine sebep olmaktadır. Halbuki, sürgünlerin altında balık yaprak diye tabir edilen yaprağın altına inilmesi, gelecek yıl sürgünlerinin yetişmesi bakımından sakıncalı görülmektedir.

Ancak, bu yıl bütün Dünya’yı tehdit eden CoVid-19 salgını sebebiyle Gürcistan’dan işçi gelmesi mümkün görülmemektedir. Bu durumun işçi temini ve hasadın yapılması yönünden büyük sıkıntı yaratacağı düşünülmektedir. Ayrıca, başka kentlerde yaşayan çay bahçesi sahiplerinin, hasat mevsiminde çay bölgesine dönebilmesi için çözüm bulunması önemli bulunmaktadır.

Bölge dışında yaşayan mülk sahipleri, sürgün dönemlerinde Bölge’ye gelerek, çaylarını bir an önce satıp geri dönmeyi istemektedirler. Fabrikaların çay işleme potansiyeli dikkate alındığında çok sayıda üreticinin çayının kısa süre içinde alınması mümkün olamamaktadır.
Getirilen bir uygulama ile gurbetçi üretici adı altında bu yurttaşların çayı erken alınmaktadır. Söz konusu uygulamanın üreticiler arasında huzursuzluğa ve adaletsizliğe neden olduğu anlaşılmaktadır. Bu uygulamanın kaldırılması önemli görülmektedir.

Çaylık alanların gübrelenmesinde kullanılan (20-5-10) bileşimindeki NPK kompoze gübre yıllardan bu yana toprakların kirlenmesine neden olmuştur. Çay topraklarının organik gübre ile gübrelenerek toprak yapısının düzeltilmesi gerekli görülmektedir.

Çay Bölgesinde her yıl yaş çay yaprağı alım fiyatlarının açıklanması önemli beklentilere neden olmaktadır. Fiyatlar açıklanırken maliyet esas alınarak bir fiyat tespiti yapılmamaktadır. Bazı yıllar Dolar kuru, bazı yıllar da enflasyon ölçü olarak alınmaktadır. Sonuç olarak tutarlı bir ölçü yoktur. Son 7 yıl rakamları dikkate alınarak yaş çay yaprağı fiyatları aşağıda gösterilmiştir.
 

Yıllar TL/Kg Cent/Kg Altın/Çay Artış %
2020 3,40 48 113 12,21
2019 3,03 51 83 23,67
2018 2,45 61 70 15,02
2017 2,13 60 68 12,11
2016 1,90 64 64 11,76
2015 1,70 65 60 13,33
2014 1,50 72 58 11,11
 
2020 yılı yaş çay yaprağı alım fiyatı 3,27 TL/Kg olarak açıklanmıştır. Destekleme pirim fiyatı ise 13 Krş olarak kalmıştır. Böylece toplam fiyat 3,40 TL olarak ilan edilmiştir. Artış, %12,21 olarak gerçekleşmiştir. Bu yıl Dolar kuru yüksek olduğu için, enflasyon oranı dikkate alınarak fiyat tespiti yapılmıştır. Memur ve işçi ücretleri, ürün destekleme fiyatları açıklanırken, enflasyon düşük tutulmaktadır. Ücret ayarlaması enflasyona göre değil, enflasyon, verilmesi düşünülen ücrete göre ayarlanmaktadır.

Çizelge incelendiğinde bu yıl tespit edilen fiyat 48 Cent’e karşılık gelmektedir. Dolar kuru dikkate alındığında bu fiyatın, son 7 yılın en düşük fiyatı olduğu görülmektedir. 2019 yılında bir gram altın alabilmek için, 83 Kg yaş yaprak satılması gerekirken, 2020 yılında bu rakamın 113 Kg’a yükselmiştir. Gerek Dolar, gerekse altın ölçü olarak alındığında son 7 yılın en iyi alım fiyatı 2014 yılında gerçekleşmiştir.

Çay Bölgesinde yaş yaprak alımları, üç sürgün döneminde Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü ve Özel Çay Fabrikaları tarafından yapılmaktadır. Son yıllarda gerek Çay Kur, gerek se Özel Sektör Çay fabrikaları modernize edilmesine rağmen, hammaddenin temin edildiği çay bahçeleri, Gürcü işçiler tarafından yapılan yanlış hasat uygulamaları sebebiyle büyük ölçüde tahrip olmuştur.

Çay Kur’un mevcut alım, imalat ve pazarlama politikası ile Kurumun, stoktan ve zarardan kurtulması mümkün değildir. Sorun çok yönlüdür. Sorunun paydaşlarının siyaset, bürokrat ve üreticiler olduğunu söylemek mümkündür. Bölgede çay olmasa siyasetçilerin üzerinde siyaset yapacakları bir malzeme bulunmamaktadır. Bürokratlar, memurlar ve işçiler bu sayede kendi şehirlerinde iş imkanı bulmaktadırlar. Üreticiler ise bu kadar evsafa uygun olmayan, kalitesiz hammaddeyi hiçbir yerde satamazlar.

Kurumun bilanço zararı büyük boyutlara ulaşmıştır. Bu zararların hiçbir kaynaktan karşılanması mümkün görülmemektedir. Zaten düzeltilmesi için bir gayret de söz konusu değildir. Borçlanma ile nereye kadar gideceği belirsizdir.
 
 

Bu yazı 879 defa okunmuştur .