TÜRKİYE İHANETLERE RAĞMEN AYAKTADIR
Reklam
Necdet TOPÇUOĞLU

Necdet TOPÇUOĞLU

ŞİMAL YILDIZI

TÜRKİYE İHANETLERE RAĞMEN AYAKTADIR

03 Ekim 2021 - 23:43



Kurtuluş Savaşının kazanılmasından sonra Cumhuriyet ilan edilir ve tarihler 1925'e geldiğinde Mustafa Kemal, Bulgaristan'daki arkadaşı Şakir Bey'i Türkiye'ye davet eder. "Şakir gel Türkiye de silah fabrikası kur" der. Şakir Bey teklifi kabul eder ve atlar Türkiye'ye gelir. Kendisine Haliç'in kıyısında bir yer gösterilir.

Bu alan şu anda Sütlüce'deki Miniatürk'ün bulunduğu alandır. Şakir Bey Cumhuriyet tarihinin ilk özel sektör silah fabrikasını Haliç'te kurmuştur. Bu olay milli silah sanayimizin başlangıcıdır. İki bin kişinin çalıştığı bu fabrikada, Türk Hava Kuvvetleri'nin 100, 300, 500 ve 1000 kg'lık bombaları üretilmeye başlanmıştır.

 Diğer yandan fabrikada Türk Deniz Kuvvetleri'nin ihtiyacı olan cephaneler de üretilmeye başlamıştır.
Hatta ilk denizaltı bombaları da burada üretilmiştir.
Yine kara kuvvetleri için cephane, el bombası, işaret ve aydınlatma fişekleri, kara mayınları gibi bir çok mühimmat Türk mühendis ve teknisyenleri tarafından üretilerek ordumuzun ihtiyacı karşılanmıştır.

Fabrika Yunanistan, Bulgaristan, Polonya ve Mısır gibi ülkelere ihracat da yapmaya başlamıştır. 1922 yılında İzmir'de denize döktüğümüz Yunanistan'a 1.5 milyon liralık bomba ihracatı yapmamız dünyada büyük yankı uyandırmıştır.

Şakir Bey; "Atatürk'le Bulgaristan'da geçen günler, hayatımın en unutulmaz müstesna günleri olarak hatıralarım arasında yaşayacaktır. Anadolu'yu ikinci bir Ergenekon yapan, bu şanlı Bozkurt'la bazen sabahlara kadar vatanımızın mesut ve ışıklı günlere kavuşması için hazırladığı plânlar üzerinde görüşür, tartışırdık", diyen Şakir Bey, fabrikasında mazotla çalışan beş beygirlik ilk Türk motorunu da yapmayı başarmıştır.

Ancak en yakın dostu Atatürk'ün vefatı ve İkinci Dünya Savaşı sonrası Amerika ile yapılan silah anlaşmaları, Şakir Zümre için sonun başlangıcı olmuştur.
Amerika, İkinci Dünya Savaşı'nın elde kalan demode külüstür ve hurda silahlarını yükleyip götürmek yerine Marshall Planı doğrultusunda yerli üretimi engellemek amacıyla  dağıtmıştır.

Emperyalistler kendi silahını üreten Türkiye'ye, "Biz size silah veririz, siz bunlarla uğraşmayın" denilerek silah sanayimize ve geleceğimize ilk darbeyi vurmuşlardır. Yunanistan, Polonya, Mısır gibi ülkeler de Amerika korkusundan artık Türkiye'den silah almaktan va geçmişlerdir. Türkiye Amerika'ya bağımlı hale gelmiş ve Şakir Zümre'den silah alımını durdurmuştur. Hal böyle olunca Şakir Zümre'nin büyük emekle Türkiye'ye kazandırdığı silah fabrikası yavaş yavaş paslanmaya başlamıştır.

İlerleyen zaman içinde Şakir Zümre bitmiş; Türkiye savunma sanayii yavaş yavaş Amerika'nın güdümüne girmiştir. Şakir Zümre için zor günler başlamıştır.
İşçinin maaşını ödeyemez duruma gelmiştir.
Silah, cephane üretimi tamamen durmuştur.
Çaresizlik içinde çırpınan Şakir Zümre, içi kan ağlayarak da olsa koca silah ve cephane fabrikasını soba fabrikasına çevirmiştir. 50'li yaş kuşağı 
meşhur Şakir Zümre sobalarını hatırlayacaklardır.

Vatan Caddesi'nde her yıl 30 Ağustos'ta düzenlenen resmi geçitlerde Şakir Zümre'nin ürettiği bombalar, silahlar boy gösterirken,1950'deki törenlerde içimizi burkan bir olay gerçekleşmiştir. Şakir Zümre, sobaları bir kamyonete yüklemiş ve Vatan Caddesi'nde gösteriyi izleyen devlet erkânına adeta bir tokat atmıştır. "Bizi Amerika'ya muhtaç ettiniz. Türk ordusunun yerli ve milli silahını elinden alıp Amerika'nın kucağına oturdunuz" diye haykırmıştır.

Silahı Amerika'dan alan Hükümet, güya Şakir Zümre'nin gönlünü almak istemiştir. Çocukluğumuzdan hatırladığımız İş Bankası'nın meşhur kumbarası Şakir Zümre'nin cephane fabrikasında yaptırılmıştır. Şakir Zümre 1966 yılında bu fani hayata veda ederken, Türkiye'nin ilk kara, hava ve deniz bombaları üreten fabrikası da 1970 yılında kapısına kilit vurmuştur.

Nuri Demirağ'ın fabrikaları da benzer şekilde sipariş verilmeyerek kapısına kilit vurmak zorunda bırakılmıştır. Nuri Killigil'in fabrikası da 2.Dünya Savaşı'ndan sonra 1949 yılında kendisi de fabrikada iken büyük bir patlama sonucu infilak etmiştir. Nuri Bey şehit olmuş ve üretim sona ermiştir.

Milli silâh sanayimizin ihanete uğramasının tarihçesi maalesef böyledir. Bu milli ürünlerimiz o günden bu güne desteklenerek üretilseydi, şimdi Türkiye dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer alabilirdi. Bu ülke sayısız ihanete uğramasına karşılık halen dimdik ayaktadır. Her türlü ihanete rağmen ayakta kalmaya devam edecektir.

Bu yazı 417 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum