Necdet Topçuoğlu
Türk tarımının o kadar çok sorunu var ki, çözmeye hangisinden başlanacağını tespit etmek bile zordur. Sorunların hepsini bir makaleye sığdırabilmek mümkün değildir. Tarımsal faaliyetler, bir bisikletin pedalını çevirmeye benzemektedir. Nasıl ki pedalı çevirmeyi bıraktığınızda düşerseniz, tarımsal faaliyetlerde çalışmanın sürekliliğini kesintiye uğratırsanız telafisi mümkün olmayan zararlara yol açarsınız. Türk tarımında maalesef süreklilik kaybolmuştur. Tarımdan vaz geçen çiftçilerin tekrar tarıma döndürülmesi kolay bir mesele değildir. Hükumet bunun için teşvik uygulanacağından bahsetmektedir. Ancak yapılan açıklamaların inandırıcı olduğunu söylemek kolay değildir.
Kaynakların en verimli şekilde kullanılabilmesi için, ihtiyaçları önceliklerine göre sıralayarak, imkanların paylaştırılması işlemine en basit anlamı ile planlama diyoruz. Kaynaklar sınırsız olduğunda planlamanın çok önemi yoktur. Ancak kıt kaynakları en verimli şekilde kullanabilmek için planlama büyük önem taşımaktadır. Bir yerde israf varsa planlama yok demektir. Bu nedenle Türkiye’de israf çok olduğuna göre planlamadan söz etmemiz mümkün değildir. Özellikle tarım sektöründe planlama söz konusu bile değildir.
Ancak, tarım sektöründe üretim planlaması yapmak oldukça zor bir iştir. Çünkü planlamada dikkate alınacak parametrelerin birçoğu değişkendir. Değişkenlerin fazla olduğu bir sahada plan hedeflerine ulaşmak kolay değildir. Türkiye 1980’li yıllarda tarımsal üretim planlaması konusunda önemli adımlar atmış, ancak yönetimde istikrar olmadığı için bu atılımlar hep sonuçsuz kalmıştır.
Tarımda üretim planlamasının yapılabilmesi için, imkanlar ile ihtiyaçların iyi tespit edilmesi zorunludur. İmkanlar, toprak, su, sermaye, iş gücü, girdiler ve iklimdir. İhtiyaçlar ise, öncelikle ülke ihtiyacına yeterli ürün elde edilmesidir. Halbuki Türkiye de bazı ürünlerin fazlası varken, bazı ürünlerin sıkıntısı yaşanmaktadır. Geçmişte yanlış destekleme fiyat politikaları sebebiyle bazı ürünler gerektiğinden fazla alana yayılarak, ihtiyaçtan fazla üretilmiştir.
Bu konu da fındık ürünü çarpıcı bir örnek oluşturmaktadır. Fındık bir erozyon bitkisi olup, yamaç sahalarda ve belli rakımlarda yetiştirilmesi gerekmektedir. Ancak uygulanan hesapsız destekleme fiyat politikası nedeniyle, kendi ekolojisinin dışına çıkarak düz ovalara yayılmıştır. Çarşamba, Terme, Bafra, Düzce ve Adapazarı ovalarını bu kapsamda değerlendirmek mümkündür. Fındık bu alanlara yayılırken, mısırın aleyhine gelişme göstermiştir. Üretim fazlası fındık yıllarca stoklarda bekletilip, zararına yağlık olarak işlenirken, ihtiyaç duyulan mısır başka ülkelerden ithal edilmiştir. Bu durum plansız üretimin açık bir örneğidir. Bu örnekleri ürün bazında çoğaltmak mümkündür.
Tarımda üretim planlanması yapılabilmesi için, ürüne uygun iklim alanlarının tespiti, güvenlik stoku, gıda sanayisinin talebi, iç tüketim miktarı ve ihracat potansiyelinin bilinmesi gerekir. Öncelikle her ürün kendi uygun iklim alanında yetiştirilmelidir. Bunu iki ürün ile örneklendirecek olursak, muz Anamur ve Alanya çevresinde, fındık Ordu, Giresun ve Trabzon illerinde yetiştirilmelidir. Hiçbir ürünün doğal iklim bölgesinin dışına yayılmasına izin verilmemelidir. En basit ve doğal planlama budur.
Ülkenin nüfus artışı, turizm potansiyeli ve muhtemel nüfus hareketleri de dikkate alınarak ürün bazında ihtiyaçlar tespit edilmelidir. Güvenlik stokunun ayrılması, afet ve savaş durumları için zorunludur. İhraç potansiyeli olan ürünlerde dünya piyasaları takip edilerek ihraç edilecek miktarlar yaklaşık olarak hesaplanmalıdır. Bu parametrelerin bilinmesi sağlıklı bir üretim planlaması yapılması için gereklidir.
Türkiye gibi serbest piyasa ekonomisi modelini tercih eden ülkelerde üretim planlaması, emredici değil, yol gösterici olmak zorundadır. Yol gösterici olmanın en önemli unsuru teknik bilgidir. Serbest piyasa sisteminde çiftçi üretim için fiyata bakmaktadır. İyi kazanacağını anladığı takdirde kimsenin sözüne kulak vermeden ürün tercihini yapmaktadır. Bu noktada planlama uygulamasında yer alan uzmanların çiftçiye iki şekilde yol gösterici yardımda bulunması mümkündür.
Bunlardan birincisi, birbirine alternatif olan ürünlerden, elde edilecek gelir itibarıyla toprağı en iyi değerlendirecek ürünün tavsiye edilmesi, ikincisi ihtiyaç duyulan ürünün ekim öncesinde garanti fiyatının bildirilmesidir. Trakya Bölgesinde birbirine alternatif beş ayrı ürün vardır. Ancak bunlardan Ayçiçeği ve Buğday birbirinin geleneksel alternatifidir. Parite esasına göre destekleme kapsamındaki garanti fiyatın belirlenmesi, çiftçinin hangi ürünü ekeceğine karar vermesi bakımından önemlidir. Buğday fiyatı baz alınarak, ayçiçeğine verilecek fiyat paritesi, buğday fiyatının 2,3 katından az olmamalıdır. Ayçiçeğine verilecek parite esasına dayalı garanti fiyat ile tarımsal ürün planlaması, bütün gelişmiş ülkelerde uygulanan bir yöntemdir.
Tarımsal ürünlerin en önemlilerinden birisi olan şeker pancarında ekim üç veya dört yılda bir yapılmaktadır. Şeker pancarı su tüketen bir bitki olduğu için, başta buğday ve mısır olmak üzere pancara alternatif çeşitli ürünler bulunmaktadır. Aynı zamanda şeker pancarı hem münavebe, hem de yayla bitkisidir. Ekim tercihini fiyat kadar, şeker pancarının içindeki polar şeker varlığı belirlemektedir. Yayla kesimlerinde yetiştirilen şeker pancarının polar şeker varlığı yüksek olduğu için, pancar bu sahalarda alternatifsizdir. Polar varlığı düşük olacağından ovalarda ekilmesi tavsiye edilmemelidir. Ayrıca şeker pancarı buğday, endüstri ve yem bitkileri ile münavebeye gireceği için tarımsal üretim planlaması için önemli bir üründür.
Tarım ekonomisinde örümcek ağı teorisi vardır. Türkiye’de sarımsak ve soğan üretimi bu teori için tipik bir örnektir. Bir yıl bu ürünler çok ekilir, fiyatlar düşük olur, ikici yıl fiyatları beğenmeyenler ekmezlerse, söz konusu ürünlerin fiyatları yüksek teşekkül etmektedir. Bu ürünlerin üretim planlamasını da üretim öncesi açıklanacak garanti fiyat yöntemi ile çözmek mümkündür.
Bazı ürünlerin ekilişlerini hastalık ve zararlılar sınırlandırmaktadır. Patates bu ürünlerin başında gelmektedir. Patates de görülen siğil hastalığı çok tehlikelidir. Bu hastalığın görüldüğü topraklar, yumru bitkiler ekilmeyecek şekilde 20-30 yıl arasında karantinaya alınmak zorundadır. Bu nedenle karantina sürecinden geçirilmiş sağlıklı tohumların kullanılması sürdürülebilir tarım açısından önemlidir. Ülkemizde Niğde ve Adana illerindeki bir kısım topraklar, patates siğili hastalığı sebebiyle 25 yıl süreyle karantina altına alınmıştır.
Tarımda elde edilen bazı tecrübeler de üretimin planlanması için etkili olabilmektedir. Bunların başında kullanılan tohumlukların miktarı gelmektedir. Bu konuda ürünün pazarda makul bir fiyat bulduğu, temininde güçlük çekilmediği, ziyan edilmediği ve üreticiler ile tüketicilerin az sorun yaşadıkları yıllarda ekilen tohum miktarları ölçü alınır. Bu miktarın altında tohum ekilirse üretimde yetersizlik, çok ekilirse fazlalık meydana geleceği yaklaşık olarak tahmin edilebilmektedir. Karpuz ve havuç üretiminde bu uygulama çok kullanılmaktadır. Uygulamanın olumlu netice verebilmesi için tutulan istatistiklerin güvenilir olması zorunludur.
Tarımsal üretimde sağlıklı bir üretim planlaması yapılabilmesi için, bitkisel üretim ile hayvansal üretimi birlikte değerlendirmek gerekir. Her iki alt sektör de yem ham maddeleri ve hayvan besleme yönünden iç içe geçmiş durumdadır. Diğer yandan sulu ve kuru ziraat işletmeleri ile hayvancılık işletmelerinde ekonomik büyüklüğe sahip yapısal düzenlemelerin halledilmesi gerekli görülmektedir. Aksi takdirde işletme özelliği taşımayan faaliyet alanlarında planlama yapılması mümkün değildir.
Serbest piyasa ekonomisinin uygulandığı ülkelerde yol gösterici tarımsal üretim planları, tespit edilen makrohedefler çerçevesinde, işletmeler bazında yapılmaktadır. İşletme planlarından, bölgesel planlara, bölgesel planların toplamından ise ülkesel planlara ulaşılmaktadır. Emredici ekonomik planların yapıldığı ülkelerde ise, merkezi yönetimler tarafından yapılıp uygulanması istenilen katı bir üretim planlaması bulunmaktadır.
Gelişmiş ülkelerde tarımın lokomotif alt sektörü hayvancılıktır. Hayvancılığın katma değeri, bitkisel üretime göre daha yüksektir. Tarımsal üretim planlamasının temel amacı, geleneksel bitkisel ve hayvansal ürünlerde öncelikle ülkenin kendi kendine yeterli olmasını temin etmektir. Bir ülkenin tarımsal üretim bakımından mutlak anlamda kendi kendine yeterli olması mümkün değildir. Farklı iklim kuşaklarında yetişen meyve ve sebzelerin ithal edilmesi, üretim fazlası olan ürünlerin de ihraç edilmesi ticaretin doğal bir sonucudur.
Tarımsal üretim planlaması, bir ülkede stoka üretim yapmadan, ülke topraklarının ve kaynaklarının ihtiyaç öncelikleri dikkate alınarak değerlendirilmesidir. Tercih edilen ekonomik sisteme bağlı olarak bu planlar, ister yol gösterici, isterse emredici planlar olsun, kaynakların iyi değerlendirilmesi ve israfın önlenmesi bakımından faydalı görülmektedir. Milli ekonominin temeli tarımdır. Tarımsal üretim çökerse bütün ülke altında kalır. Tarımda Milli Birlik Projesi ile çiftçiyi kendi tarlasında köle haline getirecek uygulama niyetlerinden vaz geçilmelidir.