ŞEKER ŞİRKETİNİ BİTİRENLER HESAP VERMELİDİR
Reklam
Necdet TOPÇUOĞLU

Necdet TOPÇUOĞLU

ŞİMAL YILDIZI

ŞEKER ŞİRKETİNİ BİTİRENLER HESAP VERMELİDİR

27 Mart 2022 - 00:02


Necdet Topçuoğlu

Çeşitli haber kaynaklarında şeker fabrikalarının tamamen satıldığına dair doğru olmayan bilgiler dolaşmaktadır. Halen Şeker Şirketinin elinde 15 adet şeker fabrikası bulunmaktadır. Fabrikalar özelleştirme sürecinde bulunduğundan, çözümü sürekli ertelenen sorunlar, içinden çıkılması zor bir hal almıştır. Halbuki bu gün yaşananlar, geçmişte yapılan yanlışlıkların bedelinin ödenmesidir. Bu konuyu anlayabilmek için öncelikle şeker pancarının iyi bilinmesi gerekmektedir. Şeker pancarı denilince akla iki özelliği gelmektedir. Birincisi münavebe bitkisidir. İkincisi yayla bitkisidir.

Şeker pancarında şeker yaprakta oluşur, sonra kök de depolanır. Şekerin oluşması için önce sağlıklı bir yaprak, sonra düzenli bir güneş ışığı olması gerekmektedir. Gündüz yaprak da oluşan şeker gece kök de depo edilir. Bunun için havanın gündüz sıcak, gece serin olması gerekmektedir. Serin havada pancarın solunumu azaldığı için şeker harcanmaz ve depo edilir. Yayla kesimlerinde gece ve gündüz sıcaklık farkı yüksek olduğundan, bu araziler pancar yetiştirmek için çok idealdir.

Pancardaki şekerin ölçüsü, polar şeker varlığıdır. Bu ölçünün Türkiye ortalaması %16’dır. Fiyatlandırma bu değer esas alınarak yapılmaktadır. Söz konusu değerin altında kalan her polar yüzdesi için düşük, üstündeki her polar yüzdesi için ise yüksek fiyat ödenmektedir. Türkiye geneline bakıldığında ılıman bölgelerde şeker pancarı, gece gündüz solunum yaptığı için şeker tutmamaktadır. Bu nedenle polar şeker varlığı düşük olmaktadır. Yayla kesimlerinde ise gece gündüz sıcaklık farkı yüksek olduğundan, polar şeker varlığı yüksek olmaktadır.

Bu bilimsel açıklamalar bize göstermektedir ki, Kamu veya Özel Sektör farkı gözetmeksizin, ekonomik ve verimli bir şeker pancarı üretimi yapabilmek için, pancar ekimlerinin sulanabilen yayla kesimlerinde yapılması, fabrikalarında bu bölgelere kaydırılması gerekmektedir. Halbuki halen var olan fabrikalardan Çarşamba, Alpullu, Susurluk, Kastamonu, Elazığ, Uşak Şeker Fabrikaları ılıman bölgelerde kuruldukları ve pancarın polar şeker varlığı düşük olduğu için verimli çalışma imkanları bulunmamaktadır. Bu fabrikaların şeker üretiminden ziyade küspeye çalıştıkları görülmektedir.

Doğu bölgelerinde bulunan Erzurum, Erzincan, Kars, Ağrı, Erciş Şeker Fabrikalarında ise mevsimin kısalığı sebebiyle pancar yeterince gelişemediğinden dekara verimler düşük olmaktadır. Bu nedenle söz konusu fabrikaların da verimli çalışabilme imkanları bulunmamaktadır. Demek oluyor ki bu fabrikaların da kuruluş yerleri isabetli seçilmemiştir. Bütün bu yanlışlıklar geçmişten bu güne aktarılan hatalardır. Bir bardağa herkes su damlatır, bardağı taşıran son damlayı kim damlatmış ise genellikle suç onun üstünde kalmaktadır.

Diğer yandan Kamu elindeki fabrikaların tamamı düşük ve orta ölçekli işleme kapasitesine sahiptir. Verimliliği sınırlayan sebeplerin başında bu durum gelmektedir. Yıllardan beri kotalar devamlı artırıldığı halde fabrikaların işleme kapasiteleri hep aynı kalmıştır. Fabrika kapasiteleri arasında bir kıyaslama yapılacak olursa, kooperatif fabrikası olan Çumra Şeker Fabrikası günde 18500 ton pancar işlerken, Türkşekerin en büyük fabrikalarından birisi olan Ereğli Şeker Fabrikası günde 8600 ton pancar işleyebilmektedir.

Dünyada şeker üretim kampanyaları 70-90 gün arasında tamamlanırken Türkiye’de 155 güne kadar çıkabilmektedir. Halbuki teknolojik veriler bize 110 günü aşan kampanyalarda verimli üretimden söz edilemeyeceğini göstermektedir. Bu gerçeklerin ışığında Özel Sektör ve Kamu fabrikaları arasında maliyetlerde Kamu aleyhine kiloda 200-250 kuruş arasında fark meydana gelmektedir. Söz konusu fark Özel Sektör fabrikalarına kar olarak yansımaktadır. Rekabet olmayınca maliyetlerde ucuzlama söz konusu değildir.

Halen Türkiye’de 18 adet özel sektör, 15 adet de Kamu olmak üzere toplam 33 adet şeker fabrikası bulunmaktadır. Bu fabrikalar yılda 2,5 milyon ton kristal toz şeker üretmektedirler. Bu miktarın 1.600 bin tonu Özel Sektör, 900-1.000 bin tonu da Kamu fabrikaları tarafından üretilmektedir. Kamunun ürettiği 1.073 bin ton şekeri 3 TL ile çarparsak, eski para ile 3.219 milyon TL yapmaktadır. Kamu her yıl Özel Sektöre göre bu büyüklükteki israf ile üretimini gerçekleştirmektedir. Bu sürdürülebilir bir durum değildir. Şeker üretimi ya tamamen Özel Sektör, ya da Kamu Sektörü tarafından yapılmalıdır. Gelinen noktada Devletin şeker fabrikalarını tekrar kamulaştırması söz konusu olabilir mi, ben sanmıyorum. O halde tek çıkar yol, diğerlerinin de satılması kalmaktadır. Ben durum tespiti yapıyorum, siyasi iktidar hangisini istiyorsa onu yapmalıdır.

Türkşekerin 4,5 milyar lirayı aşan bilanço zararı ve %36 pazar payı ile bu yükü ne kadar süre ile taşıyacağı bilinmemektedir. Biz zamanında ya tamamen satın, ya da hiç satmayın derken bu günleri görmüştük. Kamunun üretimi, geride kalan 15 fabrika ile sürdürülsün anlayışı, çözüm odaklı bir yaklaşım değil, sorun odaklı bir yaklaşımdır. Zira bu fabrikalar ile üretilecek şekerin kilo maliyeti gittikçe yükselecektir. Sektör de meydana gelen dar boğazın aşılması için sakın ola Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) kotalarında bir artışa gidilmemelidir. Böyle bir uygulama insan sağlığı için bir cinayet olacaktır.

Özelleştirme politikaları, Cumhuriyetin en köklü Kuruluşlarından olan Şeker Şirketini perişan etmiştir. Yıllardır bütün yanlışlıkları Devletin her kademesinde dile getirmemize rağmen, Kamu bürokrasisi, Siyaset Kurumunun yanlışlıklarına çanak tutmuştur. Nihayet 12 Kasım 2021 tarihinde yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararı ile Türkşeker A.Ş, Tarım ve Orman Bakanlığının ilgili kuruluşu haline getirilmiştir. Doğru fakat çok geç kalınmış bir karardır. Yıllardır uygulanmakta olan yanlış politikalar sebebiyle sektör paramparça olmuştur. Bu kararlar ile sonuç alınması mümkün görülmemektedir.

Yanlış politikalar sonucunda şeker piyasası çığırından çıkmış, şekerin tadı kaçmıştır. Özel Sektör kendi fiyatlarını uygularken, Türkşeker zam üstüne zam beklemektedir. Yapılmadığı takdirde Şirketin tamamen çökme noktasına gelmesi söz konusudur. Şeker Şirketi piyasadaki fiyat düzenleyici misyonunu kaybetmiştir. Türkşekerin yetersizliğini gören fırsatçılar stokçuluğa başlamışlardır. Piyasada şeker bulunmamaktadır. Döviz kurlarındaki artışlara bağlı olarak üretim girdilerinde çok büyük artışlar meydana gelmiştir. Bunlar yeni kampanya döneminde maliyetlere yansıyacaktır. Birde pancar üretiminden vazgeçen çiftçilerin durumu dikkate alınırsa, kristal şeker üretiminde de düşüş meydana gelecektir. Bu yıkımın uzun yıllar düzeltilmesi mümkün değildir.

Tarım Sektörünün tamamen bitirilmiş olduğu bir dönemde, Şeker Sanayisinde işlerin yolunda gitmesi beklenmemelidir. Şeker Sektörü, iki kesme şekeri çay bardağının yanında gören, sektörden habersiz kişiler tarafından bu duruma getirilmiştir. Kimse bilmiyorduk diye bahane üretemez. Yıllardır nelerin yapılması gerektiğini TBMM KİT Komisyonunda anlattık. Bu günlere gelineceğini on yıl öncesinden söyledik. İnadına Türkşekeri çökertmeye çalıştılar. Bunun adı olsa olsa ihanet demektir. Başka bir ifadeyi kullanmayı çok isterdim ama bu mümkün değildir. Özelleştirme sürecinde Türkşekeri bitirmek üzere görev üstlenenlerin Uluslararası güçlerin işbirlikçileri olduğunu düşünüyorum.

Bu yazı 569 defa okunmuştur .