Necdet Topçuoğlu
Halk arasında Şeker Hastalığı olarak bilinen Diyabet Hastalığı bir metabolizma hastalığıdır. Halen Tip2 diyabet hastası olan bir yurttaş olarak, aldığım eğitim ile ilgili bilgileri aynı durumda olan hastalar için, faydalı olacağına inanarak paylaşmak istiyorum. Türkiye’de halen 15 milyona yakın şeker hastası bulunmaktadır. Hemen hemen bu sayıya yakın, hasta olduğu halde, hastalığını bilmeyenlerin olduğu söylenmektedir. Söz konusu hastalık beslenme bozukluğu ve yaşam koşulları sebebiyle hızla artmaktadır. Korkulacak bir hastalık değildir. Ancak, teşhis konulduktan sonra doktorun verdiği tavsiyelere titizlikle uyulması zorunludur.
Besinlerden aldığımız glikoz, vücudumuzdaki hücrelerde yanarak enerjiye dönüşmektedir. Beyin bu enerji ile çalışmaktadır. Glikozun hücreye girmesini sağlayan insülin hormonudur. Kristal şeker sakaroz, karaciğerde parçalanarak glikoz ve fruktoza ayrışmaktadır. Vücut glikozu kullanmaktadır. Glikozun hücreye girmesi için beyin insülin hormonu salgılaması konusunda pankreasa emir vermektedir. Pankreasın beyin tarafından verilen emri algılamamasına insülin direnci denilmektedir. İnsülin salgılanmadığı için hücreye giremeyen glikoz kanda birikerek dolaşmaktadır. Glikozun kandaki miktarı 120-126 ppm, arsında olursa Tip2 diyabet, 126 ppm’i aştığı takdirde Tip1 diyabet hastalığı teşhisi konulmaktadır.
Şeker hastalığı teşhisi konulan hastalar her şeyden önce bir hastanenin endokrin bölümüne kayıtlarını yaptırmalıdır. Hastalar, her üç ayda bir açlık ve tokluk kan şekerlerine baktırmak zorundadırlar. Geceleri sık tuvalete çıkmak, aşırı su tüketmek, yemekten sonra uyumak, bulanık görmek, el ve ayaklarda yanma ve uyuşmalar şeker hastalığının ipuçlarıdır. Bu tür şikayetleri olanların, bir endokrin kliniğine başvurarak kan şekerine baktırmaları faydalı görülmektedir. Kan tahlillerinde kandaki şeker miktarı kadar, üç aylık ortalamaları gösteren ‘’Hemoglobin A1c’’ değeri de çok önemlidir. Bu değer (5-6) arasında olmalıdır. Şayet 7’den fazla olursa iç organların şekerden zarar görmesi söz konusudur.
Kan şekerinin düşmesi veya yükselmesi aynı belirtileri gösterdiği için, hastalar çoğunlukla şekerlerinin düştüğünü veya yükseldiğini anlayamazlar. Bu nedenle parmak ucundan alınan kan ile şeker ölçümü yapan bir cihaza sahip olmaları önemlidir. Şeker hastalığında kan şekerinin aşırı düşme ve yükselmesi tehlikelidir. Bu durum damar çeperlerinde testere dişi gibi bir yapı oluşturmaktadır. Kandaki kötü kolesterol LDL bu testere dişi gibi boşlukları doldurarak damar sertliğine neden olmaktadır. Bu hastalık, dikkat edilmezse çok kötü bir hastalıktır. Yaşam kalitesini bozmaktadır.
Doktor tarafından verilen ilaçlar ve diyetisyen tarafından önerilen beslenme programı dikkatlice uygulanmalıdır. Dikkat edilmediği takdirde şeker hastalığı, kalp, böbrek ve gözlerde hasara yol açmaktadır. Bacak ve ayaklarda kaşıntı ve mantar hastalığına neden olmaktadır. Kılcal damarları yaktığından kadın ve erkeklerde cinsel bozukluklara sebep olmaktadır. Dişlerde kayıplar, kemiklerde bozulmalar söz konusudur. Üç ve altı aylık kontroller sırasında özellikle kalp ve gözler muayene ettirilmelidir. Gözlerde meydana gelen çatlamalar lazer tedavisi ile onarılmalıdır.
Hastalığın kontrol altında tutulması ve zararlarının önlenmesi için ilaçlar ve beslenme kadar, temizlik ve vücut bakımı da önemlidir. Dişler ve dil yüzeyi doktor tarafından önerilecek macun ile fırçalanmalıdır. Ayakların rutin bakımları yapılarak kan dolaşımının olup olmadığı ve mantar hastalığı kontrol edilmelidir. Kandaki B ve D vitamini seviyelerine baktırılarak, eksik seviye tamamlanmalıdır. 65 yaşın üstündeki hastalar, doktorun tavsiye ettiği kan sulandırıcı varsa ihmal etmeden kullanmalıdır. Uyku düzeni çok önemlidir. Sekiz saatten az olmamak üzere faydalı uyku uyunmalıdır.
Beslenmenin dengeli olması kadar saatleri de önemlidir. Sabah kahvaltısı mutlaka saat 8-9 arasında bitirilmiş olmalıdır. Saat 10:30 da meyve veya salatadan oluşan ara öğün ihmal edilmemelidir. Öğle yemeği, 12-13 arasında yenilmeli ve öğün atlanmamalıdır. Saat 15:30 da meyve ve yoğurttan oluşa ara öğün yenilmelidir. Akşam yemeği saat 19-20 arasında yenilmeli ve ağır yemeklerden kaçınılmamalıdır. Saat 22:30 da meyve bir kase yoğurttan oluşan ara öğün uygulanmalıdır.
Şeker hastalığı bir metabolizma hastalığı olduğu için, metabolizmanın sağlayamadığı beslenme dengesi, diyetisyenin önerileri çerçevesinde hasta tarafından sağlanmalıdır. Stres bu hastalığı olumsuz yönde etkilediğinden, stresli yaşamdan kaçınılmalıdır. Aşırı sıcaklar şeker hastalığını olumsuz etkilemektedir. Mutedil ve kuru iklimlerde yaşamak tercih edilmelidir. Rafine gıdalar tüketilmemeli, enerji içecekleri ve alkol içilmemelidir. Sonuç olarak, bu hastalıkta doktor da, diyetisyen de kendiniz olmak zorundasınız. Rahmetli Celal Bayar ve İsmet İnönü de şeker hastasıydılar. İkisi de uzun yaşadılar ve şeker hastalığından ölmediler. Tüm dostlarıma sağlıklı yaşamlar dilerim.