Necdet Topçuoğlu
Sayıştay denetimi TBMM adına yapılan yüksek denetimdir. Aslında millet adına yapılmaktadır. Bu denetim hata odaklı bir denetim modelidir. Uluslararası denetim standartlarına uygundur. Hizmet içi eğitimler ile sürekli güncellenmektedir.
Denetim ekibi bir kuruma gidince bilgisayar ortamında bütün belgeleri alır. Bir tarafa mevzuatı koyar, diğer tarafa işlemleri koyar. Başlar belgeleri taramaya. Eksik, yanlış ve hataları bulduğunda muhataplarını davet eder ve detaylar hakkında açıklama ister.
Açıklamalardan sonra eksik ve hata varsa düzelttirir. Harcamalarda mevzuat dışı fazlalık varsa belgelerini ister. Bu belgeler 6085 sayılı kanuna göre verilmek zorundadır.
Örneğin daha önce basında yer alan bir bankanın yönetim kurulu üyelerine mevzuat dışı ikramiye ve kredi kartı verildiği söylenmişti. Ödemelerin miktarı yasal sınırı aşmış olmalı ki, denetçiler tarafından incelemeye almışlar.
6085 sayılı kanuna göre, fazla harcamalarla ilgili belgelerin istendiği anlaşılmaktadır. Belli ki banka yönetimi söz konusu belgeleri vermemiştir. Yani kanuna karşı gelmiştir.
Raporda nezaketli bir dil kullanılarak belgelerin alınması için çeşitli iletişim yolları kullanılmasına rağmen belgeler alınamamıştır denilmektedir.
O iletişim yolları kanun gereği yapılan yazışmalardır. Sayıştay Başkanlığı kuruma yazı yazmış, belgeler verilmemiş. Bu defa kurumun bağlı olduğu makama yazılmış olduğu anlaşılmaktadır. O makam Varlık Fonu yönetimidir.
Varlık fonunun başkanı devletin başıdır. Anlaşılan o makama yazılan yazı ile de belgelere ulaşılamamıştır. O makama yazılmamış ise işlem eksik kalır. Eksik işlem kuruldan geçmez. Demek ki yazılmıştır.
Denetim ekibi bu işlemlerden sonra mevzuata aykırı harcamayı raporuna alır. Bu rapor iğne deliğinden geçtikten sonra rapor değerlendirme kuruluna gelir.
Bu kurulda 15 üye, yani Yüksek Hakim bulunmaktadır. Bu üyeler TBMM de seçilir. Meclis çoğunluğu gereği Cumhur İttifakı tarafından seçilmektedir. Ancak asla fikirlerini işlerine karıştırmazlar. Bu husus önemlidir.
Rapor kurulda görüşülürken adı geçen banka yetkilisi de davet edilir. Eksik belgeleriniz var, gerekçesini açıklayın denilir. İkna olunmaz ise belgeler bu kurulda da istenir. Kurum belgeleri vermemekte direnirse, rapor bu haliyle Meclis'e gönderilir. Belli ki verilmemiştir.
Meclise gelen rapor, başkanlıkça KİT Komisyonu üyelerine dağıtılır. İşte o günlerde basın önünde Milletvekillerince konuşulan rapor, bu rapordur.
Bartın’da meydana gelen maden kazası sebebiyle gündeme gelen Sayıştay Rapor da aynı disiplin ve sistematik içinde hazırlanmıştır. Böyle aşamalardan geçen rapora inanmamak mümkünmüdür? Denetim ekiplerini titiz ve cesur çalışmalarından dolayı tebrik etmek gerekir.
TTK yetkilileri denetim ekibinin nezaket ziyaretinden söz etmektedir. Devletin verdiği harcırah ile nezaket ziyareti yapılamaz. Kurumlara yapılan denetim seyahatleri Sayıştay genelinde toptan hazırlanır ve Başkanın onayından sonra yürürlüğe girer.
Gelelim esas konuya. Rapor KİT Komisyonunda görüşülür, bağırılır, çağırılır sonra unutulur. Çünkü konu ile ilgili Kanunlarda müeyyidesi yoktur. Müeyyidesiz denetim olur mu, olmamalıdır. Söz konusu Kanun numaraları bende mahfuzdur.
Sayıştay Raporları KİT Komisyonunda görüşülüp, kabul edildikten sonra bir anlamda Yüce Meclise mal olmuş demektir. Bu raporlara yapılan itirazlar Meclise yapılan itirazlardır. Rapordaki tespit ve bulgulara dezenformasyon demek bir anlamda KİT Komisyonuna yapılan iftiradır.
Kurumlarda bu cürümlerin işlenmesi, plânlandığı için Kanunların içi boşaltılmıştır. Kanun var ama içi boştur. Sorun buradadır. Bu Kanunların içi tekrar dolmadıkça yolsuzlukların ve usülsüzlüklerin önlenmesi mümkün değildir.
Anayasal kurumlara yerindelik denetimi yapamazsınız deyip işin içinden çıkılmaktadır. Denetlenen kurum yöneticileri bu durumu bildikleri için fütursuz davranmaktan çekinmiyorlar. Dezenformasyon deme cüretini kendilerinde görmektedirler. Ne Anayasa Mahkemesi, ne Sayıştay gibi yüksek yargıyı dikkate almadıkları kamuoyunun malumudur.
Göz göre göre istediğimizi yapacağız demek isteniyor. Toplumun geniş bir kesimi küçük sosyal yardımlarla bu menfaat paylaşımına ortak edilmiştir. Karşı da çıksa kimse küçük menfaatlerinden kopmak istememektedir. İşte anketler bu nedenle aynı yüzdelerde çakılı durmaktadır.
Öyle vatan millet diyen sahtekârlara inanmıyorum. Menfaatler kilitlenmiştir. En kötüsü bunu açacak anahtar da yoktur. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem sözde kalmamalıdır. Melis hesap sormalı ve meclise hesap vermek zorunlu olmalıdır. Bir bürokratın Meclise gelmemesi, sorulan sorulara cevap vermemesi, Meclis üzerinden Millete saygısızlıktır. Bunlara bir son verilmelidir.
Bütün siyasal partiler menfaat dağıtımından pay almak için sıra beklemektedirler. Çünkü sistem aynı sistemdir. Bize seçmen olarak sistemi seçme hakkı verilmemektedir. Milletvekili adaylarını da Liderler sıraya koymakta, kendi istediklerini halka seçtirmektedirler. İşin kötüsü bunu bize seçim olarak yutturmaktadırlar. Sistem aynı sistem, bu karar iyi karar, ne kâr var, ne zarar, hep beraber yola devam.