Necdet Topçuoğlu
Bir gün Sayıştay matbaasında rapor çoğaltıyordum. Cep telefonum çaldı ve karşımdaki kişi ben Tarım Bakanlığı Özel Kalem Müdürü İbrahim Akbaş diye kendisini tanıttı. Buyurun müdür bey dedim. Bakanımız Sayın Ahmet Eşref Fakıbaba sizinle görüşmek istiyor dedi. Müdür bey Sayın Bakan beni tanımaz, bir yanlışlık olmalı dedim. Hayır efendim siz eski Müsteşarımız değilmisiniz diye sordu. Ben de doğrudur dedim. Beni Sayın Bakan’a bağladılar. Buyurun Sayın Bakanım dedim. Sayın Müsteşarım saygılar efendim nasılsınız dedi. Son derece saygılı ve nezaketli bir ses tonuyla konuşuyordu. Sizinle bir araya gelip Tarım Politikası konusundaki görüşlerinizden faydalanmak istiyorum dedi. Ben de tamam efendim bu konuda önce Sayıştay Başkanımızdan izin alıp size dönerim dedim.
Konuyu usulüne göre Başkanlığa ilettik. İzin veridi ve Sayın Bakanın Özel Kalemine bilgi verdim. Davet edeceği günü beklemeye başladım. Bir Cumartesi günü için kimseye randevu verme Bakanlıkta ucu açık uzun süre konuşalım dedi. Tamam efendim dedim ve kendi arabamla Eskişehir yolundaki yeni Bakanlık binasına gittim. Sayın Bakan hiç bekletmeden beni kabul ettiler. Kısa süreli tanışma konuşmasından sonra hemen konuya girdik. Birkaç defa çaylar değiştirildi her defasında soğudu hiç birisini içemedim. Tam kesintisiz beş saat görüşmüş olduk. Sayın Başbakan aradığı için bitirmek zorunda kaldık. Bakan Bey, ben bu görüşmeye doyamadım bunu tekrarlayalım dedi. Ben de Sayıştay Başkan Yardımcımızın başkanlığında bir heyetle Mardin ve Ceylanpınar’a gideceğiz dönüşte haber veririm efendim dedim. O zaman Bende geliyorum, Şanlıurfa da sizi ağırlamak isterim dedi.
Sayın Bakan görüştüğümüz konular hakkında bilgi notu hazırlamamı istedi. Öyle hazırla ki, virgülüne dokunmadan Sayın Binali Yıldırım’ın önüne koymak istiyorum dedi. Tamam efendim dedim ve akşama kadar hazırladım ve Watsaap’dan gönderdim. Alır almaz incelemiş ve teşekkür etmek için aradılar. Sayıştay’a döndüğümde görüşme hakkında Başkanlığa bilgi verdim. Şanlıurfa, Mardin seyahatimizde Sayın Bakanın bizi Şanlıurfa’da ağırlamak istediğini ilettim. Buna göre hazırlıklı gittik. Biz Ceylanpınar’daki incelemelerimizi tamamladık, ancak Sayın Bakandan hiç haber yoktu. Biz de kendi aramızda unuttu galiba diye düşündük. Çünkü Sayın Bakanın Programında böyle bir görüşmenin olmadığını öğrenmiştim. Bir akşam saatinde Sayın Bakan aradı ve nerede olduğumuzu sordu. Ceylanpınar’dayız efendim dedim. Akşam saat 20 civarında Şanlıurfa da buluşalım diye söyledi. Ben de Sayın Bakanım ben sizi Sayıştay Başkan Yardımcımızla görüştüreyim, sizin birlikte karar vermeniz daha uygun olur dedim. Başkan Yardımcımız da bir akşam sonra görüşebileceğimizi iletti. Tamamdır misafir ne derse o olur dedi ve ertesi akşam Şanlıurfa da görüştük.
Şanlıurfa da misafir olmak çok ilginçtir. Gelenekler hiç eksiksiz uygulanmaktadır. Sayın Bakan o akşam Güney Afrika Cumhuriyeti’nden bir hayvancılık heyetini kabul edecekmiş, bizden müsaade isteyerek o heyeti de davet ettiler. Sayın Bakan Heyettekilere bizi tanıttı ve eski Müsteşarımız Necdet Hocam benim dostum ve arkadaşımdır. Sizinle benim adıma görüşmeyi o yapacak diye açıklama yaptı. Ben bir anda kendimi olayın içinde buldum. Denetçi olduğumu hemen unuttum. Görüşmeleri İngilizce yaptık. Önce heyettekilerin ne istediklerini öğrendim ve Sayın Bakan’a anlattım. Bu insanlar aslen Katar’lıymış. Güney Afrika Cumhuriyetinde uzun yıllardır ticaret yapıyorlarmış. Ceylanpınar da 200 bin baş hayvan besleyip Katar’a götürmek istiyorlar dedim.
Hocam senin bir uzman olarak görüşün nedir diye sordu. Ben de efendim belki benim görüşüm siyasi tasarrufa ters düşebilir. Sonuçta bu heyeti Genel Başkan Yardımcısı Sayın Yasin Aktay göndermiş dedim. Hayır, sen bana teknik doğruları anlat bakalım dedi. Burada 200 bin baş hayvan besleyebilmeleri için 600 bin dekar sulu ziraat alanını kullanmaları gerekir. Zaten bu işletmenin 915 bin dekar sulama imkanı var dedim. Ayrıca bunlar yemi burada yiyip yumurtlamayı Katar da yapmak istiyorlar, bize bir faydasının olmadığını söyledim. Sayın Bakan, önerin nedir dedi. Ben de 200 bin baş hayvanın 100 bin başının Türk tarafı için damızlık olarak yetiştirilmesinin, kalan 100 bin başın da Katar’a götürülmesinin iki taraf için uygun olacağını ifade ettim. Ben de bu görüşe aynen katılıyorum, şimdi bu görüşümüzü onlara aktarabilirsin dedi.
Ben de yabancı heyete, Türkiye hayvancılığının damızlık ihtiyacının olduğunu, söz konusu miktarın yarısının Türkiye için damızlık olarak yetiştirilmesi halinde anlaşabileceğimizi ilettim. Hemen Arapça konuşmaya başladılar, biraz sonra biz gidelim bu konuyu tekrar düşünelim dediler. Rehberliklerini yapan TİGEM Genel Müdür Yardımcısı onları uğurladı. Tesadüfen de olsa Sayıştay Heyeti benim denetçilik dışındaki yönümü ilk defa görmüş oldular. Sayın Bakan görüşmeden çok memnun olmuştu. Başkan Yardımcımıza, Necdet Hocayı bizimle çalışma konusunda ikna edemiyorum dedi. O da, üstat haklıdır sizinle ne kadar çalışacağı belli olmaz. Halbuki Sayıştay da yaş haddinden emekli oluncaya kadar yeri sağlam diye ifade etti. Ancak her türlü bilgi paylaşımına açık olduğumuz konusunu teyit ettiler.
Gördük ki, Sayın Fakıbaba Şanlıurfa da tek başına bir parti gibiydi. Müthiş seviliyor ve çok geniş bir çevresi vardı. Bize karşı çok samimi bir misafirperverlik göstermişti. Yemek sonrasında da Tarımın temel konuları üzerinde uzun süre konuştuk. Hemen anında bazı konularda talimatlar vererek ne kadar hızlı karar aldığını göstermiş oldu. Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sisteminden önceki son Tarım Bakanı olarak tarihe geçmiş oldu. Esas mesleği Hekimlik olmasına rağmen konulara intibakı beni ciddi olarak etkilemişti. En büyük şanssızlığı görev süresi kısa sürmüştü. Bana cep telefonunu vererek bir aksaklık görürsen doğrudan beni ararsan memnun olurum dedi. Ben de birkaç defa hayvancılık konusunda iletmem gereken hususları kendisine iletmiştim. Neden siyasete girmeyi düşünmediğimi sordu. Ben de sizlerin durumunu gördükten sonra siyasete girmeyi düşünsem de vaz geçerim. Allah kolaylık versin bu işler kolay değil dedim.
Sayın Ahmet Eşref Fakıbaba, gerçekten baba bir adamdır. Yöresinin kültürünü içselleştirmiş bir Tıp Doktorudur. Bölgedeki sosyal dengeleri çok iyi gözeten bir tutum içinde olduğunu gördük. Son derece alçak gönüllü, aklı başında bir siyasetçidir. Tanımaktan ve dost olmaktan çok memnun oldum. Kendisini siyasetinden ayrı tutuyorum. Zaten o siyasetten değil, siyaset ondan faydalanmaktadır. Pazartesi akşamı TV Haberlerinde konuşurken görünce bu anılar aklıma geldi ve paylaşmak istedim.