SAKIN TEKALİF-İ MİLLİYEYİ AKLINIZDAN GEÇİRMEYİN
Reklam
Necdet TOPÇUOĞLU

Necdet TOPÇUOĞLU

ŞİMAL YILDIZI

SAKIN TEKALİF-İ MİLLİYEYİ AKLINIZDAN GEÇİRMEYİN

18 Şubat 2022 - 00:01


Necdet Topçuoğlu

Bu başlığın ne anlama geldiğini maalesef gençliğimizin çok büyük bir kısmı bilmemektedir. Çünkü bu son bağımsız Türk devletinin olağanüstü mucizevi şartlarda kurulduğu ne milli eğitimimiz, ne de dini eğitimimizde öğretilmemektedir. Biz bu ülkeyi oturduğumuz yerden kazandık sanılmaktadır. Halbuki imkansızın sınırları zorlanarak bu ülke kurulmuştur.

600 yıllık Osmanlı imparatorluğundan geriye, her tarafı işgal edilmiş, bağımsızlığı sona ermiş bir devlet, ödenmesi imkansız borçlar ve açlık kalmıştı. Bu şartlarda işgallere karşı koyup, milli mücadele yapmanın asla mümkün olmadığını düşünenler vardı. Osmanlı Hükumetinin tüm engellemelerine rağmen Anadolu Halkının direnişi başlatılmıştır.

Gazi Mustafa Kemal paşa önderliğinde Milli Mücadele başlatıldığında, Türk Milleti çarık, iç çamaşırı, nal, mıh, kefen bezi ve bir dilim ekmeğe dahi muhtaçtı. Bu nedenle, Atatürk milli mücadelenin ikinci aşamasında, Sakarya meydan savaşını başlatmadan önce, ordu için kullanılmak üzere, 7-8 ağustos 1921 tarihinde ‘’Milli Yükümlülük Kanunu’’ çıkartmıştır. Ordunun acil ihtiyaçlarını karşılamak için, yoksul halkın ellerinde kalan son malzemelerin yüzde 40'ını orduya vermek üzere devlete teslim etmelerini istemiştir. Ordu bunların hepsine muhtaçtı.

Türk milleti için bu savaş varlık yokluk meselesiydi. Bunu da kaybedersek, ya da bazıları gibi İngiliz'in, ABD'nin mandası olalım dersek, Türk Milleti Anadolu’dan da silinmiş olacaktı. Bununla beraber, İslamiyet de bu bölgede tarihin arşivine kalkmış olacaktı. Bu nedenle Atatürk; "kurtuluş savaşı sadece orduyla değil, tüm ülkenin tüm varlıklarının katılmasıyla ve durumun önemini her ailede fiilen hissetmesiyle mümkündür" diye düşünmüştü.

O sadece Türk Milleti’nin ve İslamiyetin kurtarıcısı değil, ezilen sömürülen, köleleştirilen tüm toplumların kurtuluşu için yol gösterici olmuştur. Atatürk kurtuluş mücadelesinin son şansı olan aşağıdaki tedbirleri alarak zafere doğru ilerlemiştir. 26 ve 30 ağustos 1922 Zaferlerine böyle ulaşılmıştır. 9 Eylül 1922 de düşman İzmir de denize dökülmüştür.

Tekalif-i Milliye adıyla karar altına alınan bazı emirler ve uygulamalar, Türk milletini büyük zafere götüren uygulamalar olmuştur. Bunların her kelimesini çocuklarımıza tekrar öğretmeliyiz. O dönemdeki yokluğun ve geri kalmışlığın derecesini ve kurtuluş mücadelesinde Atatürk'ün rolünü iyi anlamalarını sağlamalıyız. Tarihini bilmeyenlerin geleceğini kurmaları ve korumaları mümkün değildir. Milletin kaderini tayin eden emirleri inceleyelim.

İki Numaralı Emir:
Şehirler, kasabalar ve köylerdeki her ev birer kat çamaşır( külot ve fanila veya benzeri iç giyim), birer çift çorap ve birer çift çarık hazırlayarak belirli süre içinde komisyona teslim edecektir. Ordu ihtiyaçlarında kullanılacak bu giyecekler, mahalli özellikler göz önünde bulundurularak hazırlanacaktır.

Üç Numaralı Emir:
Tüccar ve halk elinde bulunan çamaşırlık bez, patiska, pamuk, yıkanmış ve yıkanmamış yün ve tiftik, erkek elbisesi yapımına yarayan her türlü kışlık ve yazlık kumaş, kösele taban astarlığı, sarı ve yeşil meşin, sahtiyan, mamul ve yarı mamül çarık, potin, demir kundura çivisi, tel çivi, kundura ve saraç ipliği, nal ve nal yapımında kullanılan demir, mıh, yem torbası, yular, belleme, kolan, kaşağı, gebre, semer ve urganların %40'ı, Tekalif-i Milliye Komisyonuna teslim edilecektir. Teslim edilen malların bedelleri daha sonra devlet tarafından ödenecektir.

Aslında 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesiyle her şeyini kaybetmiş Türk Milletinin bu son fedakarlığının bedeli, yalnızca bir kaç kuruş karşılık değil, Tam Bağımsız bir vatan olmuştur. Neyi nasıl kazandığımızı bir daha düşünüp, varlığımızı, hürriyetimizi kimlere borçlu olduğumuzu çocuklarımıza iyi anlatmalıyız.
Vatan davamızı, düşmanların yönettiği mihrakların söylemlerine göre değil, yukarıdaki kuruluş ve kurtuluş gerçeklerine göre oluşturmalıyız. Vatansız kalmak yok olmak demektir. Yok olmamak için, vatanımıza sahip çıkmalıyız. İşte bu vatan böyle kurtarılmıştır. Aziz Atatürk ‘’söz konusu Vatan ise, gerisi teferruattır’’ demiştir. Bu söz bu gün içinde geçerlidir.

Osmanlının basiretsiz ve savurgan yönetiminde olduğu gibi, ülkeyi yeniden iflasın eşiğine getirenler, ‘’bu ülkenin nimetlerinden birlikte istifade ettik, külfetini de birlikte üstlenmeliyiz’’ demektedirler. Bir başka ifadeyle biz yedik içtik, hesabı siz ödeyin demeye getirmektedirler. Biz sonucun böyle olacağını yıllardır söylüyoruz. Ülkeyi kiminle talan ettiyseniz, hesabı da onlarla birlikte ödemek zorundasınız.

Kardeşim sizler ülkenin sadece hazinesini boşaltmakla kalmadınız. Ordusunu çökerttiniz. Hukukun, adaletin ve ahlakın içini boşalttınız. Sorun sadece parasal değil ki, yaptığınız tahribatı düzeltmek için nesiller gerekmektedir. Şimdi bedel ödememek için aynı gemide olduğumuzu söyleyerek, işin içinden sıyrılmak istiyorsunuz. Aynı gemideyiz ama bizler hep tayfa olduk. Bu geminin lüksünü sizler yaşadınız. Ömrümüz bedel ödemekle geçti. Geriye sadece canımız kaldı, onun da hiçbir önemi yoktur.

Nas var diyerek alınan kararlar ile yurttaşlarımızı fakirleştirip, bir avuç dinci oligarşiye sermaye transferi yapılmıştır. Seçim gündemde tutularak umut aşılanmaya, vakit kazanılmaya çalışılmaktadır. Halbuki kazanamayacakları seçimi yapmayacakları gün gibi aşikardır. Türkiye erken veya zamanında seçimden gün geçtikçe uzaklaşmaktadır. OHAL ve Hilafet İlanı arayışları her zeminde dillendirilmektedir. Bu badireyi önlemenin tek yolu, güçlü birlik olmaktan geçmektedir.

Türkiye’nin önünde seçim meselesi yoktur, rejim meselesi vardır. Söz konusu rejimi değiştirmek olduktan sonra, tüm muhalefetin tek parti gibi hareket etmesi zorunludur. Ayrımsız her parti ile görüşülmelidir. İktidar İmralı ile işbirliği yapacak kadar gözünü karartmışken, muhalefetin Meclis içindeki veya dışındaki partilerle görüşmekte nazlanması, iktidara destek anlamı taşımaktadır. Hedef rejimi değiştirmek ise amasız, fakatsız güçlü birlik oluşturmaya mecburuz. Sayın Muhalefet, ‘’Söz konusu Vatansa gerisi teferruattır’’ sözünün rehber edileceği yerdeyiz haberiniz olsun.

(18, Şubat, 2022-Ankara)

Bu yazı 403 defa okunmuştur .