SAHİBİ OLMAYAN MALIN HIRSIZI ÇOK OLUR
Reklam
Necdet TOPÇUOĞLU

Necdet TOPÇUOĞLU

ŞİMAL YILDIZI

SAHİBİ OLMAYAN MALIN HIRSIZI ÇOK OLUR

19 Ağustos 2024 - 12:55


Necdet Topçuoğlu
Değer verdiğim bir kardeşim yazdığım bir makaleye yaptığı yorumda, fındık hakkında bazı sorular sordu. Ben de bu soruları bilimin ışığı altında cevaplandırmaya çalıştım. Bu yorumu genişleterek tekrar bir makale yazdımki, paylaştığımız bilgilerden herkes haberdar olsun diye.
Fındık bir tarım ürünümü, yoksa orman ürünü mü, diye soruldu.Fındık kültür altına alınmış bir bahçe bitkisidir. Kültürü yapılan her ürün tarım ürünüdür. Örneğin, kestane bir orman ürünüdür. Fındık ve kestane arasındaki farkı düşünürsek, tarım ürünü ile orman ürünü arasındaki farkı anlamış oluruz.
Bir başka yönüyle bakıldığında, fındık stratejik bir ürün değildir. Ancak buğday stratejik üründür. Stratejik ürünün anlamı, olmadığı taktirde aç kalmak zorunluluk demektir. Yerine başka bir ürün ikame edilemeyen ürüne, stratejik ürün denilmektedir. Bir yıl fındık olmadığı takdirde kimsenin aç kalması mümküm değildir. Çukulata üretiminde fındık yerine badem ve fıstık kullanılabilmektedir.
Savaş sırasında fındık satışı durdurulursa, savaşan ülkelerdeki yaşam etkilenmez. Ancak buğday satışı durdurulursa hayat durur, açlık başlar. İşte stratejik ürün budur. Fındık ile buğday arasındaki farkı anlamak, stratejik ürün ile, stratetejik olmayan ürün arasındaki farkı anlamaya yeterlidir.
Peki fındık nedir? Nasıl bir üründür? Fındık, lüks tüketim kapsamına giren, sanayi ürünü hammaddesidir. Çukulata ve çeşitli tatlıların katkı maddesidir. Aslında lüks tüketim hammaddesi olduğu için fiyatının da yüksek olması gerekir. Antepfıstığı'na bakın, fiyatı dudak uçuklatmaktadır. Fındık neden ucuzdur? Çünkü bir sahibi ve ülkesel politikası yoktur.
Duruma ekolojik yönden bakacak olursak, kendi ekolojisinde yetişen her ürün tarım ürünüdür. Bir ürün ekolojisinin dışına çıkarsa, kalite bozulur ve o ürün yabanileşir. Fındığın ekolojisi Ordu, Giresun, Trabzon ve Artvin'in bir kısmıdır. Bu iller dışında üretilen fındık, orman ürünü muamelesi görmelidir.
Fındığın belli bir politikası olmadığı için, toptancı bir yaklaşımla her ilin fındığına aynı fiyat verilmektedir. Bu anlayış, ekolojisinde yetişen kaliteli fındığın fiyatına haksızlıktır. Fındık gerçek ekolojisinde yetiştirilmiş olsa, bugün kabuklu Giresun kalitesi fındığın kilogram fiyatı, 500 TL'nin üstünde gerçekleşirdi..
Örneğin, muzun ekolojisi Anamur ve Alanya ilçeleridir. Bu ekolojinin dışında yetişen muz, eşek muzu denilen yabani muz olarak tanımlanmaktadır. Ekolojik yönden Anamur ve Alanya muzu neyse, Ordu, Giresun, Trabzon ve Artvin fındığı da aynı kalite değerindedir.
Devletin, Çay, Buğday, Et, Şekerpancarı politikaları vardır. Çünkü bu ürünlerin devlet adına sahibi olan ÇAYKUR, TMO, ET VE SÜT KURUMU, TÜRKŞEKER gibi kurumları bulunmaktadır. Fındık politikası yoktur, çünkü fındığa sahip çıkacak bir devlet kurumu yoktur.
Birisi çıkıp bu konuda TMO var diyebilir. TMO emanetçidir. Konusu buğdaydır. Buğday konusunda uzmanlığı olan bir kuruma, Karadeniz Bölgesinde fındık alım görevi vermek yanlıştır. TMO'nun verdiği fiyat taban fiyatı değil, tavan fiyatıdır. Hatta devletin fiyatı değil, Özel Sektör için açıklanan fiyattır. Fiskobirlik ise devlet kurumu değil, çiftçi kooperatifidir. Fındığı sahiplenen, ÇAY-KUR gibi bir devlet kuruluşu, örneğin FINDIK-KUR kurulmuş olsa, açıklayacağı fiyat taban fiyat olurdu. Bunun anlamı, açıkladığı fiyattan ürünü almak zorundadır. Yani fındık sahipsizdir. Sahipsiz malın hırsızı çok olmaktadır. Doğal olarak havuçları bekçisiz bırakırsanız, tavşanlar etrafında dolanır.
Fındık tarımı sürdürülebilirmi diye soruldu. Bu şekli ile sürdürülmesi mümkün değildir. Zira fındık asli geçim kaynağı olmaktan çıkmış, yan gelir kaynağı olarak görülmeye başlanmıştır. Bu durum sürdürülemez. Bu bakış açısıyla durum gittikçe içinden çıkılmaz bir hal alacaktır.
Fındık üretiminin sürdürülebilir olması için, diğer endüstri bitkilerinde olduğu gibi, devlet tarafından sahiplenilmelidir. Fındık İşletmeleri Kurumu (FINDIK-KUR) kurulmalıdır. Kimse bu yanlıştır demeye kalkmasın. Yanlışsa, ÇAY-KUR, TÜRKŞEKER, TMO, ET VE SÜT KURUMU gibi kurumlar da kapatılmalıdır. Böyle bir kurumun kurulmasının devlete yükü yoktur. Finansmanı sistemin içindedir. Ayrıca istihdam sağlaması da bir avantajdır.
İklim değişmiştir. Mevcut bahçeler saçak köklü ve yüzlek olduğu için kuraktan olumsuz etkilenmektedirler. Toprağın derinliklerindeki sudan faydalanmak için, kazık köklü aşılı fidanlarla, özellikle düz alanlarda bahçeler yenilenmelidir. Bu uygulamada dip sürgünü ve tırpan işçiliğinden tasarruf sağlanacaktır. Ayrıca hasat için, file serilmesi mümkündür. Böylece hasat işçiliğinde de önemli ölçüde tasarruf söz konusudur.
Üreticiler bazı alanlara kapama aşılı ceviz bahçesi tesis ederek, sadece fındığa bağımlı olmaktan kurtulmalıdır. Böylece tarımsal risk yarıya indirilmelidir. Ceviz üretiminde işçilik daha az, verim yüksektir. Fiyat da tatmin edicidir.
Geçenlerde misafirim olan İtalyan bir meslektaşım, fındığı sizden öğrendik, biz çağ atladık, siz halen dededen kalma bahçelerde, eski usullerle uğraşıyorsunuz dedi. Uzun uzun bilgi alış verişinde bulunduk. Çok haklı eleştiriler içeren görüşleri vardı.
Fındık bölgesinde araziler parçalanmış, bütünlük bozulmuş, bahçeler arsa durumuna düşmüştür. Yeni bir model getirmek şarttır. İsrail de olduğu gibi, ortakların mülkiyetinde optimal ekonomik büyüklüğe sahip işletmeler kurulmalıdır. Bu model, Yozgat Kadışehri, Kabalı havzasında başarı ile uygulanmıştır.
Fındık üreticisi, sosyolojik olarak adeta köleleşmiştir. Ne haklarını aramak için bir mücadelesi, ne de alternatif üretime geçmek için bir düşüncesi vardır. Fındık dışında geliri olanlar, bu gelirleriyle geçinmeye çalışarak fındığa yatırım yapmamaktadırlar. Sorun maalesef kördüğüm olmuştur. Bu kafalarla çözülmesi de zor görünmektedir.
(19, Ağustos, 2024-Ankara)

Bu yazı 182 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum