Reklam
Necdet TOPÇUOĞLU

Necdet TOPÇUOĞLU

ŞİMAL YILDIZI

PÜF NOKTASI

04 Ocak 2022 - 01:07


 
 
Necdet Topçuoğlu
 
 
Bir işi yapmakta başarılı olamadığımız zaman, bunu bir bilene sormak lazım, mutlaka bizim bilmediğimiz bir püf noktası vardır deriz. İşin inceliğini bilmek bir uzmanlık ve ustalık meselesidir. Püf noktası söyleminin nereden geldiğine bir bakmak lazım. Usta-Çırak ilişkilerinin çok önemli olduğu Ahi Evran döneminde, çıraklar icazet almadan kendi işyerlerini açamıyorlarmış. Ahilik bir Orta Anadolu geleneğidir. Çok eski yıllarda bölgede ahilik yapan bir camcı ustası varmış. Yanına yetiştirmek için aldığı çıraklarının yetiştiğine kanaat getirdiği zaman sen oldun diyerek el verip uğurlarmış.
 
 
Böylece ustasından icazet alan eski çırak, yeni bir usta olurmuş. Günlerden bir gün çıraklardan birisi ustanın el vermesini beklemeden, kendisi ustasından el vermesini talep etmiş. Ustası da daha olmadığını gerekçe göstererek, el vermesinin mümkün olmadığını ifade etmiş. Çırak hangi konuda eksiğinin olduğunu sormuş. Usta, " İşin en önemli kısmını, yani püf noktasını bilmiyorsun. " diye cevap vermiş. Ancak, çırak ayrılmayı kafaya koyduğu için ikna olmamış. Başka bir şehre giderek dükkan açmış. Bütün çabalarına rağmen başarılı olamamıştır. Yaptığı bütün cam işleri, biblolar, her imalat bir müddet sonra çatlamıştır.
 
 
Çevredeki esnaf ve halk tarafından ayıplanan çırak, bir yıl sonra iflas etmiş olarak ustasının yanına geri dönmüş. Ustasının elini öperek, ben ettim sen etme ustam demiş. Ustası da tek şartla seni geri kabul ederim demiş. Çırak şartınız nedir ustam diye sormuş. O da, ben oldun diyene kadar yanımda çalışmaya devam edeceksin diye cevap vermiş. Çırağın kabul etmemek gibi bir alternatifi yokmuş. Kabul ederek çalışmaya başlamış. Sonunda bir gün usta çırağını çağırmış ve müjdeyi vermiş. Artık Oldun diyerek, el vereceğini söylemiş. Ayrılmadan önce ustası onu karanlık odaya almış. Bu odaya izinsiz girmek mümkün değilmiş. Bu nedenle çırak bu odaya ilk defa girmiştir.
 
 
 
Yeni bitmiş, sıcak ürünler odanın bir yerinde duruyormuş. Tavanda bir yerden, toplu iğne deliği kadar büyüklükte bir güneş ışığı huzmesi varmış. Usta sıcak bir parça almış, ışığa tutmuş, evirip çevirip bakmış ki, camın bir yerinde gözle görülemeyecek kadar küçük bir hava kabarcığı bulunmaktadır. Usta püf yaparak üflemiş ve kabarcık kaybolmuştur. Parçayı çırağa uzatmış, ayrı koymasını, soğumaya bırakmasını söylemiştir. Daha sonra çırak üflemeye başlamış. Nasıl üfleneceğini, neresinin püfleneceğini iyice öğrenmiş. Sonunda anlamış ki, çatlamaya bu küçük kabarcıklar neden oluyormuş. Daha sonra helâlleşmişler ve püf noktasının önemini kavramış olan, çiçeği burnunda usta yoluna devam etmiştir. İşte her işin bir püf noktası vardır deyiminin hikayesi buradan gelmektedir.
 
 
Eğitim hayatımızda hocalarımızın, meslek hayatımızda ise ustalarımızın çok önemli yerleri vardır. Bilgiyi her kaynaktan elde edebilmek mümkündür. Ancak tecrübenin kitabı yoktur. Onu bizzat yaşayarak öğrenmek zorunludur. Kimine göre tecrübe kara taşın üzerinde yürüyen kara karıncayı görmek, kimine göre ise, bir insanın başından geçenler değil, başından geçenlerin bıraktığı izlerdir. Her ne olursa olsun sonuca etki eden çok önemli bir etkendir. Bilgi, enerji ve tecrübe bir araya getirildiği takdirde, başarı da şansın yüzde oranı sıfıra yaklaşmış demektir.
 
 
Güreş, Türk Milletinin ata sporudur. Özellikle çayırlarda yapılan geleneksel yağlı güreşlerde, pehlivanlar arasında usta- çırak ilişkisi çok önemlidir. Bir pehlivanın başarıları anlatılırken mutlaka ustasından söz edilmektedir. Birçok güreşte ustaların öğrettiği oyunlar, adale gücünü ikinci plana indirmektedir. Bazı güreşlerde ise çekilen kuralar sonucunda usta ve çırak birbirleriyle eşleşmek durumunda kalmaktadırlar. Müsabaka sonucunda çırak ustayı yenmişse elini öpmektedir. Bu ritüeller geleneksel Türk güreşinin vaz geçilmez değerleridir. Hangi faaliyet kolu olursa olsun, değerlerini koruduğu sürece devamlılığı mümkündür. Değerlerini yitiren faaliyetler önce dejenere olmakta, zaman içinde de yok olmaktadır.
 
 
Anadolu da terzilik altın bileziktir diye bir söz vardır. Terzi çırağı olmak öyle her çocuğun becereceği bir iş değildir. Aileler çocuklarını ‘’eti senin kemiği benim’’ diyerek ustalara teslim ederler. Terzi çıraklığı oldukça uzun zaman gerektiren bir meslek dalıdır. Çırağın eline iğne alması, makinaya dokunması ustanın uygun görmesine bağlıdır. Bu aşamaların en önemlisi ustanın makas vermesidir. Bir çırak için ustasından makas alabilmek mesleğinin dönüm noktasıdır. Makas verme günü adeta küçük bir tören yapılır. Çırağın kendi dükkanını açması ustasının sen artık oldun demesine bağlıdır.
 
 
Hangi meslek olursa olsun, öğreten hocalara ve ustalara büyük saygı duymak gerekir. Hocalar ve ustalar öğrencilerine sadece meslek öğretmekle kalmazlar. Onlar, duruşlarıyla öğrencileri için rol modeldir. Öğrenci ve çıraklar ustalarından mesleki becerilerin yanı sıra ahlaki değerleri de öğrenmiş olurlar. Esnaf müşteri ilişkilerini, pazarlamayı, ticareti de öğrenirler. Meslek öğrenmek için yola çıkanların, mesleğin püf noktalarını kavramadan kendi işlerini kurmamaları başarı için son derece önemlidir.
 
 


 
 
 
 

Bu yazı 586 defa okunmuştur .