Necdet Topçuoğlu
Genleri ile oynanmış organizmalar konusunda bilimsel dayanağı olmayan yazıları gördükçe canım sıkılmaktadır. Son günlerde genleri ile oynanmış buğdaydan söz edilmektedir. Her şeyden önce bir türün çeşitleri arasında gen nakli yapılıyorsa ıslah, bir türe kendi türü dışından gen nakli yapılıyorsa GDO, yani genleri ile oynanmış organizma denilmektedir. Örneğin buğdaya bir bakteri geni aktarılmışsa o buğday GDO'ludur.
1948 yılına kadar Türkiye de tüketilen ekmek esmerdi. Maya, ekşi maya olarak evlerde üretilirdi, organikti, doğaldı. İnsanlar sofrada doyduklarını bilirlerdi. O yıllarda ABD, Anadolu’nun 14 kromozomlu Siyez Buğdayı ve 28 kromozomlu Kavılca Buğdayı'nın genleri oynayarak 48 kromozomlu “Cüce Buğday” türü geliştirmiştir. Sapının kısalığından dolayı Cüce buğday denilen bu ürünler Pakistan ve Hindistan’a ihraç edilmiştir. Bu ülkelerin beslenme kültüründe ekmek önemli bir yer tutmaktadır.
Buğday bitkisinin kimyasal gübreler ve zehirli ilaçlarla tanışma dönemi de o yıllarda başlamıştır. Başlangıçta insanlar tehlikenin farkında değillerdi. Islah adı altında buğdayın genetiğiyle sürekli oynanmıştır. Bunun sonucunda Anadolu'nun yerli buğday çeşitleri Kavılca ve Siyez doğal özelliklerini kaybederek tanınmaz hale gelmiştir. Ancak bunlara GDO'lu denilemez. Islahçı meslektaşlarım zaten bu konuda ayrıntılı açıklamaları sürekli yapmaktadırlar. Bizim kuşak yurttaşlar hatırlayacaklardır, ABD, 1950 yılından itibaren söz konusu buğdayları yardım adı altında Türkiye’ye de göndermiştir.
Daha sonra kurak geçen yıllarda Türkiye ucuz olduğu için bu buğdayları ithal etmeye başlamıştır. İthal buğdaylardan yapılan endüstriyel undan beyaz ekmek üretilmeye başlanmıştır. Bundan sonra ülkemizde gluten, çölyak, diyabet gibi otoimmün hastalıklar ile obezite, diyabet, alzheimer, demans, dikkat eksikliği gibi nörolojik hastalıkların arttığı görülmüştür. İçinde 10’dan fazla katkı maddesi bulunan endüstriyel undan üretilen beyaz ekmeğin zararları başlangıçta anlaşılamamıştır. Hatta topluma refah seviyesi olarak takdim edilmiştir.
Halbuki insanlar, beyaz ekmek yedikçe, acıkmış, acıktıkça, beyaz ekmek yiyerek ekmeksiz doymuyorum diyecek hale gelmişlerdir. Tıka basa yemenin sonucunda nüfusun büyük çoğunluğunun sağlığı bozulmuştur. Şeker, astım ve alerjik hastalıklar yaygınlaşmıştır. Dolaylı olarak bu hastalıklarda kullanılan ilaçlara ödenen döviz çıktısında da artışlar olmuştur. Fiyatı pahalı olan esmer ekmeğin, aslında hem bütçe, hem sağlık açısından çok daha ucuza geldiğini söylemek mümkündür. İşin içinde para kazanma hırsı olunca doğrular halka anlatılmamaktadır. Bu bir suçlama değil, tespittir.
Türkiye halen Dünyanın en fazla buğday ithal eden ülkeleri arasında yer almaktadır. İstatistiklere göre Türkiye de Dünya ortalamasının beş katı kadar ekmek tüketilmektedir. Dünyada çöpe en fazla ekmek atan ülke Türkiye'dir. İçindeki katkı maddeleri sebebiyle, beyaz ekmek çok çabuk bozulan bir ekmek çeşididir. Marshall Yardımı ile beyaz ekmek yemeye başlayan milletler beyaz ekmek tüketmeyi bırakmışlardır. İnsanlar beyaz ekmek ile tam buğday ekmeği arasındaki farkı yeni anlamaya başlamışlardır. Bilgi bilinçli beslenmede önemli bir faktördür.
Hastalıklardan korunmak için ilaçlara değil, sağlıklı ve dengeli beslenmeye önem verilmelidir. Tüketici parasını neye verdiğini bilmelidir. Gerçek anlamda organik gıdalarla beslenmek ancak yüksek gelir düzeyine sahip insanların yapabileceği bir tercihtir. Ancak, kontrollü tarım uygulamaları ile üretilen gıdalar da Dünya Sağlık Teşkilatının kabul sınırları içinde bulunmaktadır. Organik gıda üretimi daha tohum tercihi ile başlamaktadır. Yerli tohumlarla yapılan her türlü üretim desteklenmelidir. Kalabalık nüfusların beslenmesi dikkate alınırsa, mutlak anlamda organik gıdayı lüks olarak ifade etmek mümkündür.
Diğer yandan ürünlerin üretilmesinde doz aşımı kimyasal ilaç, hormon ve gübre kullanılmamasına özen gösterilmelidir. Ayrıca gıdalar kimyasal katkı maddeleri içermemelidir. Maalesef son yıllarda uygulanan akıl dışı tarım politikaları sebebiyle çiftçilerimiz üretimden koparılmıştır. Çiftçilerin yeniden üretime döndürülmesi, üretimden caydırılması kadar kolay olmayacaktır. Tarım ve hayvancılığı ithalatçı lobilerin kazanç hırslarına kurban edenlerin, Karadeniz Tahıl Koridoru diplomasisi ile öğünmeleri kabul edilebilir bir durum değildir.